60’lardan sonra Türkiye
Batılılaşmak, Batı irfanıyla ile kaynaşmaksa, Batılılaşmamıştık. Batı medeniyeti liberalizme dayanıyordu, liberalizm sanayileşen Avrupa’nın, başka bir deyişle burjuvazinin dünya görüşüydü. Bizde ne sanayi vardı, ne burjuvazi. Avrupa’nın “Batılılaşınız” teklifi tek anlam taşıyordu: “ kapitalizme teslim olunuz”. Bürokratlarımız Batılaşmaktan çok, Batılılaşmış görünmek istiyordu. Avrupa’yı tanımıyorduk ama kendimizi de unutmuştuk. Korkuyorduk düşünceden. Zirvelerde dolaşmamız yasaktı. Batı’yı batı yapan düşünce fatihlerinin yalnız ismini biliyorduk. Ne Locke çevrilmişti dilimize, ne Hobbes, ne Darwin. Hegel, ışığı bize kadar gelmeyen bir yıldızdı. Marx, mavi sakalın kırkıncı odası.
Sayfa 229
ATSIZ'DA TÜRK-TÜRKÇÜLÜK-MİLLİYETÇİLİK: 1943 yılındaki En Sinsi Tehlike broşüründe "Siyasî, içtimaî mezhebim Türkçülüktür." (Atsız 1992: 68) diyen Atsız'ın Türkçülüğüne geçmeden önce onun genel olarak "milliyetçilik” hakkındaki düşüncesini aktarmak doğru olacaktır. Ona göre milliyetçilik sosyal bir kanundur: "Tarihin
Reklam
Kemal Tahir, (Kurt Kanunu'nda) Kara Kemal'e geçmiş olayları yorumlatırken bir ayıklama yapmaz, işlevsel olanın yanı sıra, Türkiye ile ilgili, ama romanla hiçbir ilgisi olmayan çeşitli olaylar ve sorunlar hakkında kendi görüşlerini söyletir ve böylece gereksiz bir sürü belgeyi, bilgiyi ve yorumu metne katmaktan kendini alamaz. Sözgelimi
Sayfa 203 - İletişim Yayınları, 7. Baskı, 2001, İstanbulKitabı okudu
Türkiye'de modernleşme tarihi bir zorunlulukla ortaya çıktı. Kaçınılmaz olan, değişikliğin kendisiydi. O değişikliğin yöntemleri çatışma konusu oldu. İnsanlar zorunlu modernleşmeye Batıcılık, Doğuculuk, İslamcılık, Ulusçuluk, Müdahalecilik ve Liberalizm gibi kavramlarla girdiler. 19. yüzyıl, gelenekle çağdaş olanın, cehalet yanında bilimin çarpıcı örneklerle yaşadığı devirdir. İstanbul halkı tıbbiye hocasından üfürükçüye, üfürükçüden eczacıya dolanırdı. Çoğu kibar ailenin Fransızca mürebbiye getirdikleri oğullarını, bir yandan da Mevlevî dergahına götürüp şeyhin elini öptürüp tarikata soktuğu bilinir. Osmanlı siyasi ve kültürel tarihini 19. yüzyıldaki kadar ahmaklık ve zekânın bir arada sırtladığı görülmemiştir. Çağdışı ideolojilerin içinde çağdaşlık, en çağdaş geçinen siyasal hareket ve ideolojilerde de donukluk ve gelenekçilik yan yana yaşıyordu.
Şu an, felsefî temel de var ama bence.
Türkiye'de liberalizm, Batı ülkelerinin tersine, bireycilik doğrultusunda değil; daha çok, ekonomik alanın siyasetten ve devletten ayrışması doğrultusunda gelişmektedir.
Ekonomik liberalizmden sonra siyasi liberalizm atılımı yapılabilseydi, Türkiye laiklikle yakalandığı bağırsakların temizlerdi, laikliğin zamanla Kemalizmin özellikle de muhafazakar Kemalizm savrulması toplumu tam bir pagan topluma çevirdiği bu arada “Fetö-Borsasına” benzer bir Kemalizm-Borsası” nın zuhur etmesi söz konusu olmayabilirdi.
Reklam
97 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.