Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Türk Edebiyatının Dekadansla imtihanı
Tanzimat'tan bu yana, toplum mühendisliği yapan edebiyatçıların korktukları Batı'nın ahlakı ve değer yargıları, aslında adı konmamış "dekadans" ve bohemyan" tavırdır. Bu nedenle onların kahramanları her daim "Haluk" ve "Âsım" gibi sağlam ve güçlü kahramanlardır; tıpkı romanlardaki güçlü, her şeyi bilen ve aydınlanmış tipler gibi. Yakup Kadri gibi aşırı Batıcı bir yazarımızın bile romanlarındaki Seniha ve Leyla örneğinde Batı'nın sefih, ahlaksız hayatına özenen kahramanlarını suçlayışı ve mahkûm edişi, alafranga, züppeden alafranga haline geçiş, bahsini ettiğimiz bu korkunun sonucudur. Mai ve Siyah adlı "künstlerroman"la ilk kez bu korkunun üzerine giden Halit Ziya, bu nedenle ilk edebî roman yazarı olarak kabul edilmektedir. Fakat Türk edebiyatı yıllar sonra ancak Huzur romanıyla tekrar bir kenstlerroman, kendi derdini anlatmayı yeğleyen bir romanla karşılaşacak, ama Namık Kemal'den miras kalan ve Berna Moran'ın deyimiyle erken bir Madame Bovary kazanacakken, mesuliyet duygusuyla Mahpeyker nasıl harcanmışsa, Suat da aynı akıbete uğrayacaktır. Her şeyi bilen, kadir-i mutlak yazarın yerini, eksikliğinin farkında olan ve zayıflığı ve yenilgiyi sanatının merkezine koyan metinlerin alması için, Türk edebiyatında modernist edebiyatın ilk örneklerinin görüldüğü 1950'ler beklenecek ve Baba-yazar figürünün yerini "büyümeyen çocuk" alacaktır. Artık sahne kendi derdini anlatan sanatçıya kalmıştır, çünkü modernleşme krizi zaten sadece onun zihninde ve hayatında derin yaralar açmıştır.
Sayfa 43
(Gazi Üniversitesi, Ziya Gökalp Sempozyumu, Ankara, 8 Mart 2004) Seksen dört yıl önce, 25 Ekim 1924 tarihinde, Büyükada'daki evinden sedyeyle getirildiği Taksim-Harbiye arasındaki Fransız Hastanesi'nde öldü. Kesin bir tanı konulamamıştı, bir süredir devam eden hastalığına aksi olsaydı bile ülkenin ve adı geçen sağlık kurumunun o günkü
Reklam
HAMDULLAH SUPHİ TANRIÖVER DOĞUM YERİ VE YILI Hamdullah Suphi, İstanbul Aksaray'da Horhor'daki Abdüllatif Suphi Paşa Konağı'nda doğmuştur. Bu konak onun ölümünden sonra İstanbul Üniversitesi tarafından satın alınarak, muhafaza altına alınmıştır. Doğum tarihi ile ilgili olarak muhtelif tarihler 1884, 1885 ve 1886 yılları
İngiliz askerlerinin bir sabah aniden gelip Toplanın gidiyoruz! .. diyerek götürdükleri ve 11 Aralık 1919'dan 5 Ocak 1920 gününe kadar 25 gün boyunca tuttukları Eski Verdela kampında 10 mektup yazmış Ziya Gökalp. Bunların 9'u eşine, 8'i topluca üç kızına, 6'sı Seniha'ya, 3'ü Hürriyet'e ve büyüyünce okusun diye 4 tanesi de ikinci yaşını sürmekte olan minimini Türkan'a. Üzerinde güneşin batmadığı koskoca imparatorluğun irili ufaklı birkaç adadan oluşan minyatür Malta sömürgesinde esir kampından bol ne var? Sıra şimdi de Yeniverdela kışlasında işkence edilircesine bir yerden ötekine sürüklenen ve nerede, niçin ve ne zamana kadar kalacakları söylenmeyen tutuklular 5 Ocak tan 12 Şubat 1920 tarihine kadar da burada kalacaklar ve Ziya Bey eşine 18, Seniha'ya 12, eşi ve Seniha'ya 1 , üç kızına birlikte 11 , Hürriyet'e 7 ve Türkan'a da 4 olmak üzere 37 günde 53 mektup da Yeniverdeladan yazacaktır.
Halit yirmi gün evvel yedi buçuk yıl hapse mahkûm edilmişti. Büyük ümitler bağladığı Hüseyin Hikmet işi reddedince müdafaasını üstüne alan Fazlı isimli başka bir avukat hiç muvaffak olamamış, belki de tesir altında kalarak pek sudan şeyler ;söylemiş, sözleri âdeta dudaklarından dökülmüştü. Fakat Seniha'nın müstantik ve mahkeme huzurundaki sözleri de yedi buçuk sene yemesinde müessir olmuş, bundan dolayı da Halit, kızkardeşi ile ne muhakeme esnasında, ne de o Zonguldak'tan ayrılıp Amasra'ya giderken görüşüp konuşmak istememişti.
Kaç Cuma'dır, içine giremediği bu köşk nihayet Sakallı Vasfi'nin bir Cuma izzet-i nefsine dokundu. Oraya artık gitmiyor, borcunu Prens'e ağır bir mektupla göndermek için Allah'tan bir para bekliyordu; yazacağı kâğıttaki hakaret edebiyatını paradan evvel hazırlamıştı.... Seniha'nın hırkasındaki son pişirdiği yemek kokusu da günden güne azalıyordu.