Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Tarihler 1389'u göstermektedir. Kosova ovasında büyük bir meydan muharebesi cereyan etmektedir.Çok geçmeden Osmanlı ordusu galip gelecek, birleşik Haçlı orduları darmadağın olacaktır. Şefkatli Osmanlı Sultanı 1. Murad savaş meydanını gezerken yaralı bir Sırp askeri görür. Yaklaşıp durumunu tahkik etmek ister. Kalleş düşman, yanında sakladığı hançerini, yaklaşan Padişah'ın böğrüne saplayıverir. 1. Murad kanlar içinde askerlerinin kollarına düşer. Son anlarıdır. Başında oğlu Şehzade Bayezid (Yıldırım),devlet erkanı ve askerler vardır. Onlara dönerek tarihin durup kulak vereceği,bizi biz yapan ve uyguladığımız dönemlerde hep en önde olmamızı sağlayan ölçü olacak sözleri haykırır, ''sakın ha attan inmeyesüz.''
Sayfa 161Kitabı okudu
"Adımlarını sağlam basan, yüreğindeki korkuyu da söker atar!"
Reklam
"Hayat buydu işte. Yıkım, ihanet ve nice kanlı mücadelenin arasında dik durma savaşı..."
"Aşk böyle bir şeymiş demek, öyle mi ? ... Uzun bir bekleyiş bir şekilde... Bir yığın belirsizlik... Sonra kavuşma anı bir şekilde yaklaşınca, mutluluğa ve... Ve ölüme aynı derecede yakın hissetmek kendini... Ne tuhaf şeymiş bu böyle?..."
"Aşk denen bu nesne ne belalı şey imiş. Derin bir suda boğulurken yüzmeyi aklına getiremiyecek kadar izansız kalmak imiş..."
Reklam
... Dokuz katlı çemberimizi yarıp da kimse dokunamazdı serdarımız olan padişaha, tarihimiz boyunca kimse aramızdan bir padişahı çekip de alamadı. Bir tek Yıldırım Bayezid müstesna. Kötü hatıra! Ona Anadolu askeri ihanet ederken. Onu şehzadeleri terk ederken. Ve o padişahtı, terke tahammül ederken. Biz onu ortamızda tutarak vuruştuk. Onu koruduk. Akşama kadar sabredebilseydi, onu gecenin karanlığında alır kimselerin bulamayacağı yerlere kaçırırdık. Ey padişah, dedik ona, aramızdan çıkma! Ama cesurdu padişah. Dayanamadı. Diyor ya tarih, bir adı da Yıldırım'dı. Osmanlı ordusunun hem serdarı hem de neferiydi. Koruması gereken padişahlığı ile vuruşması gereken neferliği arasında asker yanı baskın çıktı. Çemberimizden çıktı. Kaybettik onu.
Sayfa 112 - TimaşKitabı okudu
‘’ Türk milleti, Türk kökünden gelenlerle Türk kökünden gelmiş olanlar kadar Türkleşmiş kimselerden meydana gelen topluluktur. Türkler, Polonya Türkleri gibi tek tük istinaslarla evlerinde Türkçe konuşan, anadili Türkçe olan insanlardır. Şuuraltında veya duygularının gizli yönünde başka biri ırkın şuur ve özleyişini taşımayan kimselerdir. Türkçülere yedi, hatta yirmi kuşak ilerisine kadar soy kütüğü arayan kimseler diye iftira ediliyor. Tatbik kaabiliyeti ve araştırma imkânı olmayan bu safsatalar ancak moskofçuların ve başka düşmanların uydurmasından ibarettir. Her zaman verdiğimiz örnekleri yine tekrarlayalım: En büyük Türkler' den biri olan Yıldırım Bayezid'ın anası Türk değildir. Hangi Türkçü onu Türklük kadrosundan çıkarmıştır veya çıkarabilir? İstiklal Marsı şairi Mehmet Akif'in babası Arnavut, ülküsü de Türkçülüğe aykırı olan ümmetçilik olduğu halde hangi Türkçü Mehmed Akif için Türk değildir demiştir? Mesele Yıldırım Bayezid veya Mehmed Akif kadar Türk olabilmektedir. Bir millette milli ruh yükseklerde olduğu zaman onların arasına karışan yabancıların hiçbir tesiri olmaz. Milli ruh, herhangi bir yabancılığı eritir. Fakat milli ruh arıklayınca, yabancılara karşı hayranlık başlayınca her şey allak bullak olur. Milliyet inkar edilir. İnsanlıkla hiçbir ilgisi olmayan çıkarcılar insaniyetçi kesiliverir. Her türlü konfor ve rahat içinde yaşayan milyoner çocukları, bu konfor ve rahatın zerresini bile feda edemeyecek oldukları halde komünist olur. Komünizm uygulanırsa ne o yiyeceği, ne o evi, rahatı, parayı, arabayı bulamayacağını, işçi haline geleceğini düşünemeyecek kadar ahmaklaşır.’’
Korkusuz Jean ve arkadaşları, “Bu andan itibaren Yıldırım Bayezid’e karşı gelmeyeceğimize ve ona karşı silah kullanmayacağımıza namus ve şerefimiz üzerine yemin ederiz” deyince, Bayezid Han; “Bana karşı silah kullanmayacağınıza dair ettiğiniz yeminleri size iade ediyorum. Gidiniz, yeniden ordular toplayınız ve bizim üzerimize geliniz. Bana bir kere daha zafer kazanmak imkanı sağlamış olursunuz. Zira ben, Allahü tealanın dinini yaymak ve O’nun rızasına kavuşmak için dünyaya gelmişim” dedi. (niğbolu savaşı)
Sayfa 132 - TİMAŞKitabı okudu
Kaynaklarımızın belirttiği üzere surre alayını gönderen ilk Osmanlı hükümdarı ise Yıldırım Bayezid ve Çelebi Sultan Mehmed Han'dır.1443'te 14 bin altını Mekke ve Medine'ye surre alayı ile göndermiştir.
Sayfa 121 - PROFİLKitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.