Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
_Rüya, gören olmadan da var olabilir. Rüya gören olmadan rüya mevcut olduğunda ise bu özgün gerçeklik gibi gelir. Siz yoksunuz ama kozmik bir akıl var. Brahma var. Bu yüzden bütün alemin Brahma'nın gördüğü bir rüya olduğunu söylerler. Bütün bu dünya bir rüyadır, bir mayadır. Ama bu her şeyin, tümün bir rüyasıdır. Kişisel bir rüya değildir.
Puşkin'den Alıntılar - 13 (Bütün Öyküler, Bütün Romanlar)
Menzil bekçilerine sövüp saymayan, onlarla dövüşmeyen var mıdır içinizde? Çektiğimiz eziyetler, karşılaştığımız düzensizlikler ve kabalıklar hakkında hiçbir işe yaramayacak olan yakınmalarımızı yazmak için öfkeye kapılarak, hangimiz istememişizdir o uğursuz defteri? Menzil bekçilerini, bir zamanların dava vekilleri ya da Murom eşkıyaları gibisinden insan soyunun ucubeleri arasında saymayan var mıdır? Fakat adil olup kendimizi onların yerine koymaya çalışırsak, yargılarımızı çok daha hoşgörüyle verebiliriz. Kimdir bir menzil bekçisi? On dördüncü dereceden bir çilekeş. Rütbesi kendisini ancak dayak yemekten kurtarabilen (vicdan sahibi okuyucularım kabul ederler ki, bu da her zaman olmaz) bir zavallı. Prens Vyazemski’nin alay olsun diye diktatör dediği bu adamların yaptıkları iş, tam bir kürek mahkûmluğu değil de nedir? Gece olsun, gündüz olsun rahat yüzü görmezsiniz. Yolcu, can sıkıcı yolculuğu süresince birikmiş bütün öfkesini menzil bekçisinden çıkartır. Hava mı bozuk? Suçlu menzil bekçisidir. Yollar mı berbat? Menzil bekçisinin yüzünden. Atlar hımbıl mı hımbıl, arabacı dik kafalı herifin biri mi? Suç menzil bekçisindedir. Onun yoksul kulübesine yolu düşenler, düşman gibi görürler karşılarına çıkan adamı. Yakasını bu çağrılmamış konuktan kurtarabilirse, ne mutlu menzil bekçisine. Fakat eğer bir de at yoksa elinde… Eh artık, sövgünün, gözdağının bini bir para! Yağmur altında, vıcık vıcık çamura bata çıka avludan avluya koşmak zorundadır. Öfkeli yolcunun azarlarından, itip kakmalarından hiç olmazsa bir dakikacık kurtulabilmek için fırtınaya, zemheriye bakmaksızın, kendini kapı dışına atar.
Reklam
O savaşın en kötü yanı arkadaşlarımın ölümünü seyretmek değil, yaşamalarını seyretmekti. Birtakım öyküler duymuştum insan bedeni ve insan kasası hakkında, uyum sağlayabileceği koşullar, dayanabilmek, yaşamı sürdürebilmek için seçebileceği yollar konusunda. Güneşte cayır cayır yanıp deri değiştiren, sazla pişmiş yulaf lapası kadar kalın ve kara yeni bir deri edinen insanlar hakkında öyküler duymuştum. Vahşi hayvanlara yem olmamak için uykusuz yaşamayı öğrenenler de varmış. Beden her ne pahasına olursa olsun yaşama asılıyor. Gerekirse kendi kendini yiyor. Besinsiz kalınca yamyamlaşıyor, kendi yağını, sonra kaslarını sonra kemiklerini kemiriyor. Açlıktan ve soğuktan delirmiş askerlerin kendi kollarını kesip pişirdiklerini gördüm. Oranı buranı kesmeyi ne kadar sürdürebilirsin? Her iki kol. Her iki bacak. Kulaklar. Göğüsten kesitler. Kendinizi kese kese bitirip geriye bir tek yağmalanmış sarayında ataduran kalbi bırakabilirsiniz. Hayır. İşe kalple başlamalı. O zaman soğuğu da fazla hissetmezsiniz. Acıyı da fazla hissetmezsiniz. Kalbi yok ettikten sonra elinize sahip olmanız için bir sebep kalmaz. Gözleriniz ölümü görür ama titremez. Bizi eleveren kalbimizdir hep, bizi ağlatan, yolumuza devam edeceğimize ölülerimizi gömmekle vakit kaybetmemize yol açan. Geceleri rahatimizı kaçıran, kendi kendimizden nefret ettiren kalbimizdir hep. Bize eski şarkılar söyleten, eski sıcak günlerin anılarını canlandıran, yangını yeni sönmüş her köyde sarsılmamıza yol açan kalbimizdir hep.
Söylenmiş Sözler
Eğer geçmiş daha önce onun üzerine bir öykü yansıtmasaydı Şimdiki an geleceklerle dopdolu olacaktı. Sen de böyle düşünüyor musun Andre. Kırık burnumun röntgen filmine bakıyorum ölümün ışıksal görüntüsünü ortaya koyuyor. Ölüler için çiçekler artık açmayacak Andre. Yakıcı dersler noksansızdı o gece. Herşey yokolmadı ama herşeyin yokolup gittiğini
Sayfa 200 - Yapı Kredi Yayınları
LXIV / Son Ders
Günler geçti, haftalar geçti, aylar geçti sevgili okur. Bir dağ başında da geçiyor zaman, dakikalar sayılarak da olsa geçiyor zaman. Kar yağdı, don tuttu, yollar kapandı, yollar açıldı, bebeler öldü, bebeler doğdu, gelen oldu, giden oldu, yolunu bulanlar oldu ve bir gün kar dindi. O günden sonra kar hiç yağmadı ya da yağmurla karışık arada
Sayfa 239 - ALFAKitabı okudu
Günler geçti, haftalar geçti, aylar geçti sevgili okur. Bir dağ başında da geçiyor zaman. dakikalar sayılarak da olsa geçiyor zaman. Kar yağdı, don tuttu, yollar kapandı, yollar açıldı, bebeler öldü, bebeler doğdu, gelen oldu, giden oldu, yolunu bulanlar oldu ve bir gün kar dindi. O günden sonra kar hiç
Reklam
Yaz sonu Ankara'ya nasıl döndüğümüzü pek anımsamıyorum ama babamın gazete çıkarmak üzere İstanbul'da kalacağını ve ben ilkokulu bitirince de annemle birlikte İstanbul'a taşınacağımızı biliyorum. Açıkçası babamın bakanlık emrine alınmasının üstelik bir de İstanbul'da gazete çıkaracak olmasının önemini kavramış değilim henüz. Ancak, Marko Paşa
İskandinav efsaneleri, Nazım Edda'da yer alan bir grup kahramanlık şiirinde anlatılmaktadır. Ben onları bir grup olarak görsem de, aslında tarihleri ve biçimleri bakımından geniş bir farklılık göstermektedirler. Kimisi muhtemelen Viking çağının ilk yıllarında, kimisi ise onikinci yüzyılda kaleme alınmıştır. Kimisi, karşılıklı konuşmalar