Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Uzayda ne kadar uzağa bakarsanız, o kadar eski bir zamanı görürsünüz. Bu da, kozmosu araştırmak için kullandığımız teleskopların ve aletlerin gerçekten de zaman makineleri olduğu anlamına gelir.
Zaman, inatçı bir çocuk gibidir , onu kontrol etmek için ne kadar çabalarsanız, kontrolünüzden o kadar uzaklaşır," diyor yazar Oliver Burkeman. Zaman kazanmamız için geliştirilen tũm teknolojiler -bulaşık makineleri, mikrodalga fırınlar, robotlar, bilgisayarlar- sayesinde yoğunluğumuz azalmış görünműyor. Tersine, hayat hızlanıyor, yoğunluk artıyor ve giderek daha sabırsız hale geliyoruz. Eskiden günlerce mektup beklerdik, simdi yavaş yüklenen bir web sayfası için beş saniye beklemek dayanılmaz geliyor.
Sayfa 243Kitabı okudu
Reklam
E, o zaman ellerine kürek yerine kaşık verseydiniz ya?
Nobel ödüllü ekonomist Milton Friedman gelişmekte olan bir Asya ülkesine 1960'larda danışmanlık veriyormuş. Friedman'ı büyük çaplı bir kamu projesi sahasına götürmüşler. Friedman manzarayı görünce şaşırmış: Bir sürü işçi ellerinde küreklerle harıl harıl çalışmasına rağmen buldozer veya traktör gibi iş makineleri neredeyse hiç yokmuş. Sebebini sorduğunda, yetkili memur, "Çünkü bu bir istihdam programı," demiş. Friedman'ın nüktedan cevabı meşhurdur: "E, o zaman ellerine kürek yerine kaşık verseydiniz ya?"
“İlkin küçük ev aletleri bozulacak. Senin hor gördüğün bu durgunluk hali altı ay daha sürecek olursa, kadınların mutfakta kullandığı nükleer bıçaklar bile çalışmaz hale gelecek. Fırınlar işlemeyecek. Bulaşık makineleri iyi iş görmemeye başlayacak. Evlerin ısı kontrol sistemleri sıcak yaz günlerinde iflas edecek. O zaman ne olacak sence?" O yanıt beklemek üzere durunca, Sutt yavaşça konuştu. “Hiçbir şey. İnsanlar savaş zamanlarında çok şeye katlanabilirler.” “Çok doğru. Katlanırlar. Evlatlarını hurda uzaygemilerinde feci ölümlere yollayacaklar... binlercesini. Yerin bir kilometre dibindeki mağaralarda bayat ekmek ve pis suyla yetinmek durumunda kalsalar da düşman bombardımanına dayanacaklar. Ama yurtsever duygular uyandıracak yakın bir tehdit ortada yoksa, en önemsiz şeylere bile dayanmak güçtür. İşte o yüzden bu durgunluk devam etmeli. Ne kayıp verilecek, ne bombardıman olacak, ne de savaş."
Sayfa 338 - 339Kitabı okudu
Proletarya
Proletarya, esas olarak sanayi işçilerine ve ikincil olarak da diğer ücretlilere atfen kullanılır. Proletarya, herhangi bir üretim aracından mahrum bırakılan ve emek gücünü üretim araçlarının sahibi olan kapitalistlere satmak zorunda olan bir sınıftır. Kapitalist işverenle- rin kendilerine ayırdığı artı-değerden çok daha küçük, az bir geçim ücreti
Sayfa 188Kitabı okudu
ne zaman ki hikayemi anlatıp susacağım, artık sadece yeni hatalar yapacağım! zamanı dörtnala koşturacak kadar yabancı hatalar! duvar saatlerini mıknatısa tutulmuş pusulaya çevirecek kadar bilinmeyen hatalar! daha önce kimsenin yapmadığı, adını bile duymadığı hatalar! makineler yapan makineleri yapan insanları yapan makineleri yapan insanlar kadar olağanüstü hatalar! tanrı'nın icadı kadar dev hatalar! tanrı'dan sonraki en büyük icat olan karakter kadar öngörülemeyen hatalar! yeni doğmuş bir bebeğin ilk hatası kadar büyülü, doğmak kadar ölümcül bir hata yapmak! tek isteğim bu... belki biraz da morfin sülfat.
Sayfa 21 - Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
İnsan her şeyi düşünebilir. Düşünce, zemini sonsuzluk olan bir oyundaki piyondur. İstediği yere gider. Hayal kırıklığı, varoluş uykusuzluğu ya da sadece merak kurbanı olan insan, yeryüzündeki benzerlerinin tamamını öldürüp Tanrı’yla yalnız kalmak isteyebilir. Eğer oralarda bir yerdeyse, Tanrı’yla konuşmak için en yüksek dağın zirvesine çıkıp “Neden?” diye sorabilir. “Artık yalnızız. Ne mucizelerinden korkacak yığınlar var, ne de cennet ve cehennemine yollayabileceğin iki ayaklı hesap makineleri. Sadece sen ve ben. Anlat şimdi. Neden?” Düşünce, insanın olumsuz olan tek organıdır. Sonsuza kadar, yeryüzünün sırtında zıplayan tenis topları gibi, bir kafatasından diğerine çarpar. Çarpma anında, kişi aklına bir düşünce geldiğini sanır ancak kafatası tenis topunun içeri girmesine izin vermezse zıplama devam eder. Geçirgen bir kafatası bulana kadar düşünceler seker ve zıplar. Ta ki beyinlerine süzülecekleri insanları bulup, onlar tarafından uygulamaya geçirilen ne kadar. Ancak o zaman düşünce davranışa dönüşür.
Sayfa 107Kitabı okudu
“Sürekli geçmiş üretiyoruz.Bizler geçmiş fabrikalarıyız. Canlı geçmiş makineleri, başka neyiz ki?”
Sürekli geçmiş üretiyoruz. Bizler geçmiş fabrikalarıyız. Canlı geçmiş makineleri, başka neyiz ki? Zaman yiyoruz ve geçmiş üretiyoruz. Ölüm bile çözüm değil. İnsanın kendisi gider ama geçmişi kalır.
Sayfa 110Kitabı okudu
Makineleri sevmiyordum. İnsanlığın mutluluğu için endüstrinin sınırlandırılması gerektiğine inanıyordum. Hele makineleşmek hiç istemiyordum. Bu nedenle kapanmış fabrikalar, İstanbul'daki gazhane, Uludağ'daki terk edilmiş madenden aslında hoşlanıyordum. Dev makinelerin terk edilmiş görüntüsü, bilimkurgu filmlerinde oyuncuların seksi, güzel yüzlerini sıyırdıklarında ortaya çıkan gerçek, dehşetli suratlar, tek tepeden göz ya da uzun dikenli kulaklar gibiydi. Daha önce ki sevişme sahnelerinde, kendimizi esas çocuğun yerine koymaktan pişmanlık duyulması gibiydi. Makinenin yarattığı sahte refahın altındakinin açığa çıkması gibiydi. Ancak bütün bu film-kitap sırasında işçilerin makineleriyle, fabrikalarıyla kurdukları, belki bağımlı ama sıkı bir ilişkinin işçiyle her zaman kurulduğunun farkına vardım. Bu yüzden on yıl, yirmi yıl birlikte günün yarısının geçirildiği, yaşamın birlikte tüketildiği makinelerin sökülüp götürülmesi ya da artık işlememesi, her şeyin yanında işçinin bir organının da koparılıp atılması anlamına geliyor. Makine ve fabrika ile kendini tanımlayan işçi, kendisini bütün yaşamından atılmış hissediyor.
Sayfa 42
539 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.