Fakat biliyor musunuz, insanın derdini paylaşacak dostu olmazsa o zaman yeryüzünün bütün hazineleri neye yarar?
Zaman yürümüyordu. Hep öyle duruyordu. Hareket eden yalnızca makinelerdi ve makineler- daha hızlı hareket ediyor olmalarına karşın- hiçbir yere gitmiyordu.
Sayfa 92 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Yolunu Bulamamak
Bizler yön bulma duyumuzu tamamen kaybettik. Manzarayı, yıldızları, doğayı okumayı bilmiyoruz artık. Hepsi çevremizin dilsiz dekorları haline geldi. GPS’ten çıkan mekanik bir sesin talimatlarını izleyerek yürüyen ya da gezinen görmez görenleriz biz. Yönümüzü bulmak gibi asli bir işi başkalarına, daha da kötüsü, makinelere emanet ettik. Evimizden sadece elli kilometre uzakta, yol sorma ya da bir haritaya müracaat etme imkânımız olmadan doğanın ortasına bırakılsaydık ne yapardık acaba? Bir ihtimal doğru yolu buluncaya dek ne kadar zaman başıboş dolaşırdık? Bu yüzden seyahatin en önemli tarafını, bizi güçlü insanlar kılan şeyi kaybetmiyor muyuz? Temel yolunu bulma, kendi başımıza doğru yönde ilerleme kapasitesi. Artık gerçekten yolunu bulmayı bilmeyen bizlerin, özel yaşamlarımızda ken­dimizi sık sık biraz kaybolmuş hissetmemizde şaşılacak ne var? Her şeyi bildiğimiz, her şeye hâkim olduğumuz iddiasındayız ama doğada, hem de “medenileşmiş” doğada, bir yavru kuş kadar savunmasızız.
.......halife el-Me’mun’un, Hıristiyan Konstantinopol İmparatoru’na, yalnızca kadîm medeniyetlere ait kitapları ve kadîm bilimlerde uzmanlaşmış bazı bilim ve fikir adamlarını kendisine teslim etmesi gibi bir gâyeyle savaş açtığını görüyoruz. Bu kitaplar, Konstantinopol’ün emperyal saraylarının duvarları arasına hapsedilmişti; ama bunlar Bağdat’a getirildiği zaman, bu kitaplar üzerinde yapılan incelemeler ve ortaya konan yeni çalışmalar bütün insanlık için son derece faydalı olmuştu. Zira bu kitaplarla birlikte Bağdat’a getirilen bilim ve düşünce adamları Müslüman bilim ve düşünce adamlarıyla müştereken kadîm Grek uygarlığına ait önemli kitapları Arapçaya tercüme etmeye koyulmuşlardı. Böylelikle Müslümanlar, kadîm medeniyetlerin eserlerini yok olmaktan kurtarmışlar ve bu hâzineleri modern zamanlara kadar itinayla korumuşlardı.
* fotoğraf makineleri ve gelişen teknoloji öncesi
Görüşümüz neyi nerede gördüğümüze bağlıydı. Gördüğümüz şey de zaman ve yer içinde bulunduğumuz duruma bağlıydı. Her şeyin kayma noktası olarak kabul edilen insan gözü üzerinde toplandığını düşünmek olanaksızdı artık.
Düzenli ordular hiçbir zaman kararlı, güçlü insanlardan oluşmazlar; askerler iyi disipline edilmiş makineler olabilirler, ama güçlü tutkuları ya da keskin bir zekası olan bir askere rastlamak güçtür. Anlayış gücünün derinliğine gelince, orduda böyle bir şey bulmanın en az kadınlar arasında bulmak kadar zor olduğunu düşündüğümü belirtmem gerekiyor; her ikisinin de nedeni aynıdır.
Sayfa 36 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.