Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
432 syf.
9/10 puan verdi
BEN MOLLOY.
Yazmalıyım..
Kelimeleri arka arkaya sıralayıp içlerini kendimle doldurabilirim. Aslında doluluk ne, bunun da bir ölçüsü yok.
Anlayabildiklerim mi, anlatabildiklerim mi? Bu konuyu kapatalım.
Ya kalemin kağıt üzerindeki sesinde bulduklarım?
Bulmak kaybetmek kadar sıradan benim için. ( O kadar sıradan mı gerçekten?..) Bilmiyorum.
"Nasıl adlandıracağım adlandıramadığım sözcüklerimi?" diye soruyordu Beckett, Hiç İçin Metinler'de. Adlandıramadığı her şeyi Adlandırılamayan'a sığdırmış sanki...
Burada zaman yok, mekân yok, uzam yok, keza bir gerekliliği kalmamış olan beden de yok. Konuşan kişiye ait biçimsiz bir biçim var yalnızca; kim olduğunu, nerede
yeraltı edebiyatına bir eser daha eklendi...
merhaba arkadaşlar... yaklaşık 2 aydır belirli sebeplerden dolayı elime kitap alıp okuyamadım. hazır ruhum rahatlamışken, okuma molasına nokta koyup tekrar okuyama başla dedim kendime; malum bu yıl ki okuma hedefim az da olsa 55 :) herneyse... geçen hafta pazar günü elime aldığım bu kitabı, gözlerimi hiç kırpmadan alacakaranlığın son durağına kadar gidip, geceyi sabah eyleyerek az önce bitirdim... aslında yazar celine, kitaptaki bardamu karakteri ile gerçek hayatta yaşadıklarını kurgulayarak bize anlatmaya çalışmış; milliyetçilik duygusuyla EY VATANIM diyerek savaşa katılmış olan ancak savaşmak istemeyen bir insanın yaşadıklarını... evet alıntı paylaşımlarımdan da belli olduğu gibi çoğu yerlerini beğenmiş olsam da tek solukta okunmayacak bir kitap olduğunu anladım... ama zor, ağır ve konuları farklı olsa da; fernando pessoa'nın huzursuzluğun kitabı gibi huzursuz, samuel beckett'in üçlemesi gibi adlandırılamayan bir kitap olduğunu söyleyebilirim size... bu arada çevirmen yiğit bener'in ellerine ve yüreğine sağlık... gerçekten muhteşem bir şekilde çevirmiş... herkese bol kitap okumalı günler dileyip iyi pazarlar diyorum... sevgilerimle...
‘Şu an ise geçmişe, şimdiye ve belki de bir vakit gelebilecek olan geleceğe doğru koşuyorum.’
.
İhmal edilmiş, annesini intihardan kaybetmiş bir çocuk hangi zorlu yollardan geçer? Özellikle desteği yoksa?
Nereye gider? Tek sığınağı babası olan ancak onunla da iletişim kuramayan bir çocuk..
Karşısına bir yer çıkıyor: Wizard Bakery. Ama bildiklerimizden biraz farklı. Kokusu ve yaptıkları tatlı ekmeklerin tatları aynı olmasına karşın; içinde adlandırılamayan bir farklılık olan bir fırın bu.
Fırına çekiliyor gençliğe adım atmış, yalnız karakterimiz. Orada tahmin edemeyeceği şeyler görüp duyacak..
.
2009 Changbi Genç Yetişkin Kurgu Ödülü’nü alan Büyülü Fırın, benim için sadece bir genç yetişkin kitabı değildi. Çünkü sayfaların arasına sızan çaresizlik, istismar gibi konular ağırlaştırıyor eseri.
Ve sorular sorduruyor, örneğin şunu: Bir sihir her şeyi değiştirebilir mi?
Başkasının canını yakmak istediğinizde ve bunu sağladığınızda her şey eskisi gibi kalabilir mi?
.
Beni şaşırtan ve tek solukta okuduğum kitaplardan olduğunu da ekleyeyim.
.
Sert kapaklı olmasını ve baskı kalitesini çok beğenmeme rağmen; kapak tasarımı daha farklı olabilirdi..
.
İsmini daha çok duymak istediğim Tayfun Kartav’ın çevirisiyle.
#maloneölüyor üçlemenin ikinci kitabı, Beckett bu kitapları üçleme olarak kabul etmiyormuş ama aynı karakterin alternatif halleri olduğu için edebiyat otoriteleri üçleme demiş (kimler bilmiyorum :)).
Molene’de Molloy’e göre daha edilgen bir karakter var, fiziksel engelli, dünya ile bağlantısı yok, bir sopa yardımıyla nesnelere ulaşıyor. Yine bir
Merhaba ×3
Bu kadar yorucu olmak zorunda mıydı gerçekten? İlk iki kitapta alınan keyfin bedeli son kitapta ödendi resmen. Önce yemeği sonra tatlıyı yedik en son da hesabı ödedik. "Adlandırılamayan" tam anlamıyla kendi kendine özgürce saçmalama metniydi. Kimin kim olduğu önemli değil, herkes herkes olabilir. Ya da herkes tek bir kişi olabilir. Beynim çorba oldu, bitirdim ama nasıl bitirdim. Arka kapak yazısı belki biraz daha fikir sahibi olmanıza yardımcı olabilir. "Beckett, zembereğinden boşanan dilin, bir daha asla kapanmayacak, asla susmayacak bir ağzın ve olanları durgun bakışlarla seyreduran bir çift gözün seslenmelerine, sessizlenmelerine indirgedi, karakter denilen asırlık illeti."
Kendimce kitabın özeti olduğunu düşündüğüm alıntımı da ekleyip gidiyorum müsaadenizle.
Hep böyle oluyor. Soracak sorum kalmıyor ama ağzımdan hiç durmadan dökülüp duruyor onlar. Bunun nedenini bildiğimi sanıyorum, söylem, bana mal edilmeyen, beni sessizliğe bir hece bile yaklaştıramayan bu gereksiz söylem durmasın diye.
Kitapla kalın.
69 syf.
·
Puan vermedi
Kafka üzerine yazmak ve Kafka’yı anlamlandırmak için sanırsam benim gibi yeniyetmelerin yolun başında olduğunu görme sabrını taşımasıyla mümkün hale gelebilir.
Kafka için söyleyecegimilk sey:
Kafka ve Kafkaesk olanin neredeyse iki ayrı dünyayı temsil biçimine dönüşmesidir. Bu temsil biçimi iki ayrı temsil olarak farklı ise de birbirini
Beckett'ten okuduğum tek kitap Proust hakkında yazdığı eleştiri kitabıydı. Beckett hakkında okuduğum tek kitap da "Beckett, Tükenmeyen Arzu" oldu. Açıkçası Proust eleştirisinden sonra çok korkmuştum tarzından ve dilinden ama Alain Badiou öyle iştahla anlatmış ki tüm kitaplarını okuyasım geldi. Özellikle elimde bulunan üçlemesinin son kitabı "Adlandırılamayan" için çok çok heveslendim. Yine de kitapların kapağına şöyle bi bakınca çekinmiyor değilim. Beni ürküten bi şeyler var Beckett'te. "Godot'yu Beklerken" kitabı da herkes tarafından aranan ve beklenen bi kitaptı, yeni baskısı yapılmışken almak lazım sanırım. Siz hangi kitaplarını okudunuz ya da okumayı düşündüğünüz var mı? Bence benim gibi korkuyorsanız azıcık da olsa motive olmak için bu deneme kitabını okuyabilirsiniz.
Kitapla kalın.
Şizofrenik Sesler
Usta yazar Beckett'in üçlemesinin son halkası olan bu romana 'Adlandırılamayan' denmesine rağmen yazar, muhabbet içerisinde bulunduğu kanımca şizofrenik olan seslere, muhabbetin - konuşmanın seyrine ve hatta konuşma içeriklerinin değişim safhalarına göre isimler bulabilmiştir. Sesler derken burada konuşan aslında yazarın kendisidir fakat yazar
247 syf.
10/10 puan verdi
Walter Benjamin'in, "Mimetik Yetenek Üstüne" adında bir makalesi vardır. Bu makale yazıldığı dönemde düşünürler arasında oldukça ses getiren bir makale olmuştur. Çünkü Benjamin, insanın bugünü ve yarınında oldukça önemli bir etkiye sahip olacak olan ve henüz adlandırılamayan bir alanı adlandırarak, mimesis etkisini ortaya koymuştur. Buna
