Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.13
Deniz Gezgin'in "Ahraz" kitabını okudum.
Ahraz bu yıl içinde okuduklarim arasinda beni en çok şaşırtan kitap oldu. Güzel bir kitap oldugunu duymuştum fakat bu denli sevecegimi hiç tahmin etmemiştim.
Kitabı okumaya başladığımda ilk olarak gözüme çarpan şey usta işi giriş tasviri oldu. Uzunca bir tasvirin ardından gece gelen masalsı bir doğum sahnesi.
Gerçek bir yaşamı masalsı anlatmak zordur. Bunu sürdürmek ise usta işidir.
Doğumdan sonra annesi tarafından terkedilmesinin yanısıra çevre tarafından lanetli kabul edilmenin ezikliği ve hüznüyle hayata yenilgilerle başlayan Adile ve onun Ahraz(sağır ve dilsiz) oğlu İsrafil'in hikayesi bu.
Çöp toplayarak yaşamlarını idame eden şehrin kalburları onlar.
Deniz Gezgin çoğu kez varlıklarından bihaber olduğumuz çöp toplayıcıların da bir hayatı ya da hayalleri olduğunu kitabın ana konusu olmazsa bile bizlere hissettiriyor.
Kasaba sakin ama kasaba sakinleri, ifrit, kancık ve bizden olmayanlara her türlü suçu atalım ahlakına sahip. Biz tek hepiniz. Bir tarafta Yusuf usta, İsrafil, annesi, Papaz ve kızı diğer tarafta içi köhnemiş, merhametten, empatiden yoksun, çaresizliği tatmamış kasabalılar.
Gezgin, övgüleri hak edecek bir roman örgüsü yazmış. Gerek sizi içine çeken kurgusu, gerek dili ustalıkla kullanışı ve gerekse edebi anlatışı on numara beş yıldız olmuş.
Merhametten nasibini almış her okuyucu, empatinin zirvesini yaşayacak ve ahraz olmanın nasıl zor bir durum olduğunu anlayacaktır. Keyifli okumalar.
Öncelikle ana karakterle adaş olmamız kitap için olumlu bakmamı zaten sağlamıştı. Küçükken keşke Cengiz isimli bir futbolcu olsa da onun ismi yazılı formayı alsam diye hayal kurardım, o olmadı. Neyse konumuz o değil. Ana karakteri ile adaş olmak kitapla oturup çay içmeme fırsat verdi. Böyle diyorum çünkü, kitap evlilik programlarına tadında, güzel dille eleştiriyor. Ayrıca yazarın dili, olayın içine çekişi, gayet başarılı.
536 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Âh... Dolu dolu bir âh...
Bitmesindi, âh...
Âh ne uzun sürdü...
Ne olacaktı sonu nereye bağlanacaktı,
Meraktaydı,
Âh ki ne âh'tı....
En sevdiğim roman Saatleri Ayarlama Enstitüsü İDİ..
Evet -dili geçmiş zaman kullandım. Neden? Şuan bu yorumunu yazdığım romanın etkisi ve baskısı altındayım. Ve geçmeyecek. Tüm benliğimi sardı. Öyle ki hayatımda
176 syf.
9/10 puan verdi
İnsanların Dünyası
İnsanların Dünyası adından da anlaşılacağı gibi insanları anlatıyor. Ama insanları severek sevdiğini belirterek, yaşama anlam katan nüansları es geçmeksizin hayattaki gerçekleri kurgulara devşirerek izah ediyor. Öyküler insanların, fakat yaşam Exupery'nin... Onu havanın yazarı yapan özellikleri ve şiirsel dili sayesinde, anlattıkları bazen göklerin bir şairin dilinden nasıl döküleceğini kanıtlıyor. Exupery'nin havaya ve uçmaya olan aşkının hümanist yansımalarını satırlar arasında görmek mümkün. Onun biyografisi ile kesişen öyküleri ise gerçeğin kurgu sosuna banılmış lezzetleri olarak edebiyat dünyasına sunuluyor. Her türlü ideolojik, dini, siyasi, ırki hassiyet noktalarından uzak durması gereken İnsancıl söylev bazen etkisini yitiriyormuş gibi görülmesine rağmen "İnsanların Dünyası" sade ve saf haliyle ana temasının insan sevgisi üzerine kurulduğunu yer yer aşikar ediyor. Eseri yaşamını Emperyalist Batı'nın zirve yaptığı savaş dönemlerinde pilot olarak geçirmiş ve aşık olduğu dünyada kaybolmuş birinin yazdığı düşünülürse, kıymeti daha iyi anlaşılır. Son olarak Doğan Hızlan'ın sunuşu sayesinde önce yazarın hayatını ve fikri dünyasını ziyaret eden okur sonrasında onun aşık olduğu gökleri ve o göklerin altındaki insanları tanıyor. Velhasıl sunuşla ana metin birbirinin içine geçerek tamamlanan yapboz parçalarını andırıyor.
Kitapta 12 bölüm yer alıyor. Bu bölümlerin ilk onunda travma yaşayan çocukların öyküleri bulunmakta. Öykülerde hikâye başlığına ismini veren çocuğun travma öyküsü ana anlatım konusu olurken, bunun yanı sıra bazı öykülerde benzer travmatik olaylar yaşayan başka çocukların kısa hikâyelerine de yer veriliyor.
Son iki bölümde ise kitabın mimarı olan çocuk psikiyatristi Dr. Bruce Perry’nin toplumsal yanlışlara ve travmatik öykülerin tedavisine ilişkin uygulanan eksik/hatalı yaklaşımlara dair eleştirilerine ve bu yanlışlıkların giderilmesine yönelik önerilerine yer verilmekte.
Kitabın dili oldukça akıcıydı, ancak bilgileri sindire sindire özümsemek için okumalarımı geniş bir zaman aralığına yayarak yaptım. Kitapta altını çizdiğim oldukça fazla yer oldu. Travma geçmişine sahip çocukların öyküleri çoğu yerde gözlerimi doldurdu, bazı yerlerde de gülümsetti beni.
Kitaptan edinilebilecek çıkarımlar sadece travma yaşamış olan çocukların hikâyelerini öğrenmekten ibaret değil.Çocuklara nasıl yaklaşılması/yaklaşılmaması gerektiğine dair birçok fikir edindim. Çocukları dinlemenin, onları anlamanın, onlara bazen yetişkin, bazen arkadaş, bazen koruyucu gibi davranmanın, empatinin önemini gördüm.
Ebeveynlere, ailelere, eğitimcilere, antrenörlere, kısacası çocuklarla etkileşim halinde olan herkese bu kitabı okumalarını tavsiye ederim. Çünkü sağlam, güçlü ve sağlıklı toplumların geleceği, ruhsal ve fiziksel açıdan sağlıklı çocuklar yetiştirilmesinden geçiyor.
Ana karakterlerin İzmir ve Ege olduğu bir aşk hikayesi demek yetersiz kalır. Aşkla beraber, insanda yıkıma sebebiyet verecek olaylarla mücadelenin yer aldığı şahane bir eser. Film tadında etkiye sahip. Yazarın anlatımı, vurguları üst düzeyde. Dili oldukça akıcı. Zevkle okunacak kitaplardan biri olduğunu düşünüyorum.
