Beşir Ayvazoğlu, bazılarının alelade gördüğü şeyler hakkında bile uzmanlık gerektiren bir gayret ve merakla eserler meydana getirebilen, numune bir müellif. "Kahveniz Nasıl Olsun" kitabını okumadan önce, insan kendi kendine "aman canım, altı üstü bir kahve hakkında kitap yazacak ne var ki"diyebilir, ta ki bu kitabı okuyana kadar bu düşüncesinde ısrarcı olabilir. Kitabın başında, kahvenin medeniyetimize nasıl merhaba dediğine bahisle, kahvenin başına gelenlerden ve bizim kahveye nasıl müptela olduğumuza değinerek tatlı ve acı hatıraları bize tekrar hatırlatıyor. Kitapta kahveye, kahve severlerin kahve için kullandıkları çok güzel ifadelere yer vermiş. Misalen; "Ehli irfan şerbeti, kara yüzlü ama yüz ağartıcı bir ikram, yemen dilber, vs." Kahvenin evi olan kahvehanelerin seyrine de değinen yazar, ünlü kahvehanelerden örneklerde vermektedir. Talih herkes ve her nesne için her zaman yaver gitmiyor maalesef. Birinci Dünya Savaşı yıllarında ki kahve kıtlığından insanla beraber kahve de nasibini alıyor. Kahveye nohut karıştırılmaya başlanınca kahveye rağbet azalıyor, belki de o ağızlarda tada ihanet etmemek için bu kahve bozması şeye yanaşmıyorlar. "Kahve artık sadece kahvaltının değil, kahvehanenin isminde yaşıyor, o kadar. Elbette eğer isterseniz kahvehanelerde kahve de getirirler; sade, az şekerli, ota, şekerli... Fakat ne ikram şeklinde, ne de önünüze konulan fincanın estetiğinde, ne de içindeki mayinin kıvamında ve lezzetinde beş yüz yıllık bir kültürü hissedebilirsiniz." diye son noktayı gediğine koyuyor yazar. Meraklı okumalar.