Kitabın arka kapağında “Zamanın ötesinde bir yazardan zamanı parçalayan bir klasik” diye bahsediliyor. Gerçekten de kitap 1970’te yazılmasına rağmen hem günümüzü anlatıyor hem de bir buçuk güne sığdırılan olayları.
Bir muhasebe bürosunda çalışan ve tek oda bir dairede yaşayan Lise’in İtalya seyahati için kendisine elbise alması ile başlıyoruz kitaba. Seçtiği parlak renklerin uyumsuzluğuna aldırmayan, çevreden gelen bakışları şuh kahkahalarla karşılayan, biraz ürkütücü ama renkli bir kişilik Lise. Uçak yolculuğu esnasında tanıştığı kişilerle kurduğu ilişkinin tekinsizliği kaldığı otelde ve sonrasında takside, alışveriş merkezinde de devam ediyor.
Yazar bile isteye okurun Lise karakteri ile empati kurmasının önüne geçiyor. Kitabın sonunda Lise’in bıçaklanarak öldürülecek olmasını ilk sayfalardan söylüyor ama merak unsurunu da hep canlı tutuyor. Belayı kendine çeken Lise mi yoksa gelişen olaylar silsilesi mi Lise’i ölüme götürüyor kitabın sürpriz sonuyla öğreniyoruz.