Yazarı tanıyoruz artık, üslubunu seviyoruz, aşinâyız..Öyküden pek haz etmeyen, bazı öykülerde öyle tam göklere yükselmişken birden bire yeryüzüne bırakılıveren ben; gerçekten beğendim. 'Burada bir sokak' öyküsü ile tüylerimi ürpettin; şu koskoca dünyayı, envai çeşit insanı, milyonlarca kötülüğü kısacık öykülerde içimize işledin. Öykü deyince aklımıza gelen kuş tüyü hafifliği, un helvası kıvamı yok...Haksızlık, adaletsizlik, pislik, şiddet, hakaret, hayal kırıklığı, taciz, ölüm..işte hepsi bildiğimiz toplumsal gerçeklerimiz belki ama öykü ile buluşunca bir garip oluyor insan.
.
"Ankara' yı sevmek, evcilleşmiş bir vahşi hayvanı sevmek gibidir, her an dönüp ısırabileceğini bilerek...minibüse dolmuş,üstgeçide köprü, çamaşır suyuna ozon demek, kapıcıyı kravatlı, mebusu eşofmanlı görmeyi yadırgamamaktır. Kar topu toplayan kırmızı-kara ayaz gecelerinde, soğuğa mukavemetin nafile olduğunu bilmek, kendini ona teslim etmektir Ankara'yı sevmek. Onda neyin sevileceğini bir onu sevenler görür." satırlarında kendimi buldum; anımsadıkça gülümsedim. Ankara'ya selam olsun o zaman.
.
"Hayat, insanı en çok kestirilemez oluşuyla yoruyor."