Hep kendiyle karşılaşır insan. Her tanıştığı insanda, her dinlediği şarkıda, her okuduğu kitapta. Ya fark edip yüzleşirsiniz ya da tesadüf deyip savrulup gidersiniz.
Hele ki kalabalık şehirlerde, bir nefeslik anlarda kaosun kendi kaosunuz olduğunu fark etmek ne kadar yıkıcı gelir.
Ah insan, unutan insan, farkında olmayan insan, yavaş yavaş örer duvarlarını, kendini içinden çıkamayacağından emin olana kadar üst üste koyar tuğlalarını.
Peki ya kitaplar? Kendiniz ile karşılaşmadığınız tek bir satır oldu mu şimdiye kadar okurken? Ya da kendinizi okuduğunuzu fark etmeden mi okudunuz bunca zaman boyunca?
O zaman Sevgili Turhan Yıldırım'ın öyküleri ile bir başlangıç yapın. Her öyküde, her satırda kendiniz ile karşılaşın.
Turhan Yıldırım ilk öykü kitabında on dört öykü ile açıyor kapıları kendinden bize. Kısa ve dokunaklı öykülerde oradan oraya savruluyorsunuz okurken. Kısacık öykülerden genişleyip taşıyorsunuz. Bir kapı aralıyor size. Kapıdan girip girmemek tamamen size kalmış.
Benim tavsiyem tanışın bu öyküler ile, öykülerdeki siz ile.
Çok severek okudum. Özellikle Kızılca Karanlık öyküsünde bir süre devam edemeyip ara verdim çıkmak istemedim verdiği duygudan.