Komedyalar da oynanırdı Dionysos tiyatrosunda; ama tragedyalar sayı bakımından daha çoktu her zaman. Mitologyadaki her olay gibi, bu da bir sebebe dayanmaktadır:
Garip tanrı Dionysos, Demeter gibi, acı çeken bir ölümsüzdü; acısı, başkasından ötürü değildi, doğrudan doğruya kendinden gelmekteydi. Asma, meyve veren öteki ağaçlara, bitkilere benzemez, hepsinden çok budanır. Kışın yapraksız, çıplak, eğri büğrüdür... Asma Dionysos, soğukların gelişiyle Persephone gibi ölürdü; ama çok daha korkunç bir ölümdü bu; bazı öykülere göre Titanların, bazı öykülere göre de Hera'nın buyruğuyla, paramparça edilirdi. Aylar geçer, yeniden canlanırdı Dionysos; sonra aylar geçer, yeniden ölürdü. Tiyatrosunda, onun yeniden hayata dönüşünü kutlarlarken, her yıl durmadan öldüğünü unutmazlar, o yüzden tragedyalar oynarlardı. Şarap tanrısı, acı çekmenin çok ötesindeydi; "trajik" bir tanrıydı.
Bu yanıyla ölümün hiç sona ermediğini de gösterirdi.
Dionysos. Ona tapanlar, ölümün ötesinde bir hayatın var olduğuna inanırlardı. Bu inanç, Eleusis törenlerinde de sürüp gitmiştir. Önceleri, Persephone'nin dirilişi kutlanmış, yıllar geçtikçe onun "ölüm" özelliği de hatırlanmıştır. Kişiliğinde esen ölüm havasıyla Persephone nasıl olmuş da hayatı, dirilişi bütün parlaklığıyla saklamayı başarmıştır? Büyük bir güçtür bu. Dionysos'un ölüler ülkesinde o kadar güçlü olduğu söylenemez. Şarap tanrısı, dirilen bir ölü değil, ölen bir diriydi. Ölümsüzlük inancını sağlayan da, Persephone'den çok, kendisiydi.