Bir akşam vakti arkadaşlarla toplanılır, ışıklar kapatılır, mumlar yakılır ve tutiname açılarak okunmaya başlanır. Birbirinden ilginç şark hikayeleri, bilge tuti'den insanlığa armağan öğütler, hikaye içinde hikayeye, ordan da başka hikayeye geçen kurgusu ile tutinamenin engin deryasına dalınır. Keyifli okumalar dilerim.
A'mak-ı Hayal için döneminin çok üstünde bir kitap oldugunu söylemem lazım. Demek ki, Filibeli Ahmed Hilmi hem çok iyi bir eğitim almış hem de çok kaliteli bir yazarmış.
Sıkı bir roman kurgusu var. Batılı anlamda bir roman ama aynı zamanda anlatım tarzı Doğulu. Fantastik öğeler içeren kıssa ya da binbir gece masalı gibi hikayeleri var. Aynalı Baba ve Raci karakterleri çok canlı. Şark anlatılarında görülen, hikmet hikayeleri ve gizli manalar üzerine kurulmuş bir kitap.
Gelgelelim şunu da itiraf etmeliyim, eminim 'aslında orada şunu anlatmıştı' denilecek, izaha muhtaç pek çok şey de vardı içinde ancak ben sıradan bir okuma yaptığım için çoğunu atlamış, kitabın hakkını verememiş olabilirim.
Birbirinden güzel bölümler var idi ancak en sevdiğim Çifte Hafızlar oldu. Kimin deli kimin veli, kimin dindar kimin din taciri oldugunu anlatan şahane bir kıssa idi.
A'mak-ı HayalFilibeli Ahmed Hilmi · Pozitif Yayınları · 201116,9bin okunma
Tek kelime ile harika. "Dede Korkut hikâyeleri nasıl ki bozkır medeniyetinden İslam medeniyetine, Orta Asya'dan Küçük Asya'ya geçiş sancılarını yaşamış olan Oğuz toplumu çağının anlatısı ise, Ruh Adam romanı da üç kıtadan çekilerek Anadolu'ya sığınmış ve Şark medeniyetiyle Batı medeniyetinin Araf'ında sıkışıp kalmış olan Türkiye Cumhuriyeti çağının tahkiyesidir. Türk toplumunun yirminci yüzyıldaki birtakım sapmaları, önyargıları ve psişik rahatsızlıkları Ruh Adam romanını doğurmuştur."
Kitabı uzun süredir bekletiyordum. Açıkçası Yusuf Atilgan'ın Anayurt Oteli ya da Orhan Pamuk'un Kar kitabı gibi sürekli aynı bunalımın etrafında dolaşacak diye cekiniyordum. Beklediğim gibi olmadı. Zap suyu gibi güldür güldür, serin serin aktı kitap.
Kitabın 1. Bölümü ile ikinci bölüm arasında ciddi bir uslub ve kurgu farkı olduğunu
Bir Ahmet Hamdi Tanpınar kitabının daha sonuna geldik.
Ahmet Hamdi'yi seviyorum çünkü kendine has bir tarzı var ve şairane bir üslupla yazıyor. Eserleri genel olarak karmaşık bir dille yazılmasa da çok açık da olduğu söylenemez. Mahur Beste de tıpkı diğer kitapları gibi süslü ama az süslü bir dille yazılmış. Hızlı bir şekilde okunamamakla beraber çok ağır da gitmiyor.
Hikayenin başında Behçet Bey'in konağında yalnız yaşayışı anlatılıyor. Ve Yazar tanıdığı bir arkadaşını bize de anlatmak ihtiyacı hissetmiş gibi Behçet Bey'den itibaren anlatmaya başlıyor. Fakat bir yerden sonra kendisini, sanki sohbet anında konuyu kendi steği dışında, istemediği bir yerlere getiren bir adam gibi Behçet Bey'le alakası olan farklı insanlar üzerinden farklı hayat hikayeleri anlatırken buluyor.
İstanbul'un Konak hayatı, Şark-Garp çatışması, insanların yalnızlıkları, zenginlikleri, para kazanma hırsları, gururları, hevesleri farklı kişiler üzerinden gayet iyi bir şekilde anlatılmış Ahmet Hamdi'nin bu eserinde de.
Kitabın sonuna geldiğinizde kendinizi Ahmet Hamdi Tanpınar'ın arkadaşıyla birlikte oturmuş ve arkadaşının hikayesini Ahmet Hamdi nin ağzından dinliyormuş hissine kapılıyorsunuz.
Kitaplarını hangi sırayla yazdığını bilmiyorum bunu öğreneceğim ama bütün kitapları birbiriyle bağlantılı gibi. Hepsi birbirinin bir parçası.
Ahmet Hamdi Tanpınar 'ı seviyorum ve sevmeye de devam edeceğim. Türk edebiyatının en iyi romancılarından biri kesinlikle Ahmet Hamdi Tanpınar'dır.
Bir nevi hazinemiz o bizim. Bu eserleri okuma imkanını bize verdiği için Ahmet Hamdi'ye 2018'in Kayseri'sinden teşekkür ediyorum; kendisini minnetle veözlemle anıyorum.
Tebessüm ve Tefekkür, hem düşündüren hem de gülümseten menkıbelerden oluşan hoş bir eser. Yazar Dursun Gürlek, Osmanlı tarihi ve Şark klasikleri alanında uzmanlaşmış bir edebiyat öğretmeni. Uzun yıllardır gazete ve dergilerde çeşitli yazıları yayımlanmış. Bu eserinde de kültürümüze ait eskiye dayanan ve güncelliğini koruyan hikmetli sözleri ve ders niteliğinde kimi fıkra, kimi hikaye kimi de menkıbe sayılan pek çok değerimizi bir araya getirmiş. Akıcı bir dili var. Daha önce duymadığım ve bilmediğim ne kadar çok menkıbemiz varmış dedim okurken. Bizi biz yapan böyle güzel ve hikmeti hikayeleri günümüze taşıdığı ve yüzümüzde hoş bir tebessüm bıraktığı için kıymetli bir eser. Bu tür tarih ve edebiyat karışımı okumalar yapmayı sevenler için güzel bir seçenek olacaktır. Tefekküre tebessümünüzün de eşlik edeceği keyifli okumalarınız olsun.
Uzun bir süredir istemsizce ara verdiğim kitap okuma serisine umarım bu kitapla yeniden başlamışımdır. Küçük bir uyarı, Bu incelemeyi huysuz emekli albay bakış açısıyla yazdım.
Çehovun dört kısa hikayesini birleştirip kitap diye basmışlar. Ben aslında cem yayınevinin 8 ciltlik Çehov tüm eserlerini almıştım da onu okumak nasip olmadı daha. Neyse
Tûtînâme, Papağanname veya Dudukuşunun Hikayeleri olarak bilinen eser, maalesef ki yabancı ülkelerde gösterilen ilgiye oranla ülkemizde hak ettiği ilgiye henüz erişememiş muhteşem bir kitaptır. Eser, Doğu’nun ve “Şark Bilgeliği”nin en eski hikaye külliyatlarından biridir. İçerdiği masallar, efsanelere beşiklik etmiş Anadolu, İran ve Hindistan