Benim için zaman bir bedbahtlık sisi, acı pişmanlıklar ve nefret kararlarıyla geçti.
Güneşi ve denizi unutma
ölürsen, ölürsek hepimiz bıraktığımız yerden başlar birileri yaşam sürer bahçede koşuşan çocukların neşesi unuttursa da acı çekenlerin sesini umut olmez deniz bekler seni çığlıklar orada boğulur ve mermer dalgalardan yapılmış tapınaklar kadar eskidir umut
Reklam
Gözyaşlarımı yapayalnızken deniz kıyısındaki kumlara gömsem daha iyi olmaz mı? Ama ben asla ağlamadım, çünkü gözyaşları düşüncelere dönüştü, gözyaşları kadar acı düşüncelere.
Acı
Güneş, deniz, güneşin altında palmiyenin gölgesi olacaktı ve ben var olmuyor olacaktım.
Soğuk bir Kış günü
Biricik Babam ve Corona Günlüğü
Biricik Babam ve Corona Günlüğü
Soğuk bir kış günü, güneşli bir İstanbul sabahı… Yürüyüşlerimdeki kararlılığın görkemiyle İstiklal Caddesine açılan dar sokaklarda dolaşırken kendimi Karaköy’de buldum. Dinlenmek için deniz kenarına yakın olan bir kaldırım taşının üzerine oturdum. Öylece geçen vapurları izleyerek seninle birlikte geçen eski güzel günlerimin hayalleri
Duru bir hale gelemeyen ve sakinleşemeyen işkenceye uğramış beyinde düşünceler karmakarışık şimşek çakmaları gibi titreşip duruyordu; bütün hisleri ve aklı, sözünü etmemesi konusunda vazgeçirilmesinin mümkün olmadığı, o tek bir acı düşüncenin etrafında akıl almaz bir şekilde çaresizce ve acımasız girdap gücüyle dönüp duruyordu. İçindeki sevgi arayan sessiz deniz umutsuz ve gürültülü bir acı şeklinde dışına taşmıştı. Sözleri ise kapanmak istemeyen bir yaradan damlayan ve sızan kan gibi şaşkın ve sıcak akıyordu.
Sayfa 98
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.