Bazen olur ya, bir yerlerde bir acı hissederiz. Sebepsiz. Tuhaf bir huzursuzluk. Anlat deseler anlatılmaz, öyleyse evham ettiğimiz söylenir, her şey yolundadır güya. Ölümcül Kimlikler'de şöyle diyor Maalouf: "Yaraların hissedilmesi için, tanımlanmaya ihtiyacı yoktur." Bazı yaralar böyle sevgili okur. Tanımlamaya, anlam yüklemeye
İyi görüşe sahip olan baş gözü ile halka bakar; sonra kalbini açar
ve Allah'ın fiil tecellisini onlarda görür. O tecellinin hareketini ve
sükûnunu anlar. Buna izzet nazarı derler; Allahın sevgili kulları bu
görüşe sahiptir.
İman sahibi o kimsedir ki, bir kişiye baktığı zaman baş gözünü
kullanır. İç âlemine de kalbi ile bakar ve Mevlâ’yı sır gözü ile görür.
Bu yolda çalışan bulur. Kader geldiği zaman uyar. Deniz ve kara
onun gözünde aynıdır. Deniz sahili ve dağ başı eşittir. Acı ile tatlı
aynıdır. İzzet ve zilleti ayırmaz. Zenginlik ve fakirlik ayrı mâna
taşımaz. İman sahibi kaderle yürür. Kader onu yormaz. Kader, onu
taşımak için yorulur. Kader, onu yüklenir. Hak yakınlığına kadar
götürür. İman sahibi kadere tevazu gösterir; onun Hakk'a yakınlığını
bilir. İman sahibi nefsine uymadığı için bu hâle erer.
...tam da şimdi, tam insan ilişkilerinin yetersizliğinin, en mükemmel ilişkinin bile kusurlu olduğunun ve bu ilişkilerin, sırf kocasını sevdiği için gerçeği açığa çıkarma güdüsüyle yaptığı sorgulamaya bile tahammülü olmadığını hatırlamasının acı verici olduğu bu anda; kendini değersizliğe mahkûm edilmiş gibi hissetmenin acı verici olduğu ve bu yalanlarla, bu abartmalarla doğru işlevini yerine getirmesinin engellendiği anda - işte tam da yaşadığı o büyük coşkunun ardından kendini böyle aşağılayarak dertlendiği anda...
Sayfa 41 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, çev. Sevda Çalışkan, 18. Basım 2024Kitabı okuyor
"Yalanlar üzerine bir evlilik kurulamaz..." Umuda Yolculuk, Elif Ünal Yıldız
Fısıldayan kalemler başkanı Elif Ünal Yıldız Hanım'ın bana hediye etmiş olduğu 'Umuda Yolculuk' kitabını büyük bir dikkatle okudum. Sonuna kadar kitabın sonu nasıl bitecek diye merakla diyorsunuz. Kaç defa kitaptaki karakter Yağmur'un yüzü
Ve bitti...
Rum’u, Kürdü, Alevi’si, Türk’ü, Yörük’ü, Çerkez’iyle… süren kardeşliğin, birlikte yaşamı yeniden inşa etmenin hikayesi, kitapları geçti dimağımdan.
Ada serisi Yaşar Kemal’in ölümünden önce kaleme aldığı son kitap dizisiydi. Eşi Tilda Kemal’e ithaf ettiği bir seri.
Son kitabında biraz Yaşar Kemal’den söz etmek istiyorum ve tabii
Şu anda o güzelliğiyle, hüznüyle, ondan çok uzaklardaydı. Bırakacaktı öyle kalsın ve yanından tek bir kelime etmeden geçti, ama bu kadar uzak görünmesi ve ona ulaşamaması, ona yardım etmek için hiçbir şey yapamaması ona acı verdi.
Sen, hür adam, seveceksin denizi her zaman;
Deniz aynandır senin, kendini seyredersin
Bakarken, akıp giden dalgaların ardından.
Sen de o kadar acı bir girdaba benzersin
Charles Baudelaire
Çeviri || Orhan Veli
Bir iki derken serinin üçüncü kitabının incelemesini dördüncü kitabı okurken yazıyorum. O kadar bütün ki kitaplar olayları hangi kitapta yer aldı diye bazen anımsamakta zorlanıyorum. 3.sezonu diğer sezonlarla bağını kopartmadan bazen unuttuğum detayları ve kişileri öyle güzel dahil ederek ilerliyor ki kitaplar seri değil tek bir kitap gibi. Dizi
“12 Mart sonrasının kahır günleriydi. Bir sabah radyoda duyduk ağır haberi: Deniz’lere kıymışlardı. Karşıyaka’dan İzmir’e geçmek için vapura bindim. Deniz bulanıktı; simsiyah, alçalmış bir gökyüzünün altında hırçın, çalkantılı… Acı bir yel esintisinin ortasında aklıma düştü ilk mısra… Vapurda sessiz bir köşe bulup yüksek sesle tekrarladım. Vapurdan indikten sonra da rıhtım boyunca bu ilk mısraları tekrarlayarak yürüdüm”