Çiçeğin üzerine konmuş arı çocuğu sokmuştur. Arılardan korkmaya başlayan çocuk arıların amacının insanları sokmak olduğunu söyler. Şair çiçek çanağından polenleri alan arıya hayran olur ve arıların amacının çiçeklerin aromasını içlerine çekmek olduğunu söyler. Arının çiçekten polen topladığını ve kovanına götürdüğünü gören arıcı, arının amacının bal toplamak olduğunu söyler. Arı kümesinin hayatını daha yakından inceleyen başka bir arıcı, arının polenleri genç arıları beslemek ve kraliçe arının yumurtlamasına imkan sağlamak amacıyla topladığını, amacının türünü devam ettirmek olduğunu söyler. Botanikçi, arının erkek çiçekten aldığı polene dişi çiçeğin pistiline götürerek dişi çiçeği döllediğini gözlemler ve arının amacı olarak bunu görür. Bitkilerin göçünü gözlemleyen başka bir botanikçi arının bu göçe katkıda bulunduğunu görür ve bu yeni gözlemci arıların amacının bu olduğunu söyleyebilir. Ama arıların nihai amacı, bu amaçlardan ne birine ne diğerine ne de insan aklının ortaya çıkardığı bir üçüncüsüne indirgenebilir. İnsan aklı bu amaçların ortaya çıkarılmasında ne kadar ileri giderse, nihai amacın bizim için kavranılmaz olduğu o kadar belirginleşir.
İnsan ancak arının hayatının, hayatın diğer olgularına uygunluğu üzerine yapılan gözlemlere ulaşabilir. Aynı şey tarihi karakterlerin ve hakların amaçları için de geçerlidir.
Olgunlaşan elma niçin düşer dalından? Onu düşüren, yer çekimi gücü müdür? Sapı kuruduğu için mi düşer? Güneşte kuruduğu için mi, sapının taşıyamayacağı kadar ağırlaştığı için mi, rüzgârın sallaması yüzünden mi, yoksa ağacın dibinde duran çocuk onu yemek istediği için mi?
"Hepimiz parlayan bir ay gibiyiz ama görünmeyen karanlık bir tarafımız da var."
-Halil Cibran
Kitabı gerçekten çok beğendim, her şeyiyle harikaydı. Okumaktan çok keyif aldım. Normalde 10 verecektim ama bir yıldızı az sonra spoiler kısmında bahsedeceğim sebepten dolayı kırdım yoksa 10 yıldızlık bir kitaptı bana göre. 3. kitabı okumak
Yeryüzüne sadece ikisi düştü. Biri Küçük Oğlan diğeri Şişman Adam. (Little Boy ve Fat Man) Ve gökyüzü karardı. Toprak kömüre döndü. Masum insanlar dünyada cehennemi yaşadı. Kimisi kaçtı kimisi yakalandı. Kaçanlar da yavaş yavaş zehirlendi. Dünyanın görüp görebileceği en büyük suçtu diyebilir miyiz? Binlerce insan eridi. Binlercesi kömür toprağa
Muharrem Dayanç:
"Türk edebiyatında en çok ilgimi çeken bahislerden biri “yazarlar ve anneleri”dir. Konu bu kadar genel değil elbette bahsi biraz daha daraltarak söylemek gerekirse “küçük (hatta çocuk) yaşta annesini kaybeden yazarlar”dır. Başlangıçta Tevfik Fikret (12), Ahmet Hâşim (7), Yahya Kemal (13), Ahmet Hamdi Tanpınar (14), Ziya Osman Saba
Kalbimin sebebi ne böyle?
Söyle neden bu böyle?
Ah hep aşk diye,
Dillerim, dudaklarım, dudakların,
Hep ortak bir aşka,
Sarhoş olmak isterse,
Kader neden bu kadar nazlı sevgili?
Her ebeveynin okuması gereken bir kitap. Çocuk büyütmenin en keyifli yanı emek emek işlediğiniz şeyin gözleriniz önünde gerçekleşmesi. Bu kitabı okurken kitapta tavsiye edilen her şeyi kendi çocuğumda uyguladığımda gerçekten etkisini gördüm. Şimdiki biz ebeveynlerin gelecekteki insanlığa en büyük katkısının çocukla konuşmanın, okumanın, iletişim kurmanın ne kadar kıymetli bir şey olduğunu göreceğiz.
Çocuk bir yerini, bir yere çarpınca acıyan yerini öpsünler ve ovuştursunlar diye annesinin, dadısının kollarına koşar ve acıyan yeri öpülünce ya da ovuşturulunca rahatlar. Çocuk, tanıdığı en güçlü ve en bilgili kişinin, ağrısına bir çare bulamayacağına inanmaz. Rahatlama ümidi ve annesinin onun şişini ovuştururken gösterdiği ilgi çocuğu yatıştırır.
Elma olgunlaşınca düşer. Peki neden düşer? Yer çekimi yüzünden mi, sapı inceldiği için mi, güneşten kuruduğu, ağırlaştığı, rüzgar salladığı için mi, altında duran çocuk onu yemek istediği için mi?
Sebep hiçbiri. Bunların hepsi sadece bütün hayati, organik, doğal olayın meydana geldiği şartların denk düşmesidir. Elmanın hücresel dokusu ayrıştığı için düştüğünü söyleyen botanikçi de, ağacın altında onu yemek isteyen ve bu amaçla dua ettiği için düştüğünü söyleyen çocuk da eşit derecede haklıdır. Napolyon'un Moskova'ya gitmek istediği için gittiğini ve Aleksandr mahvolmasını istediği için mahvolduğunu söyleyen kişi de haklı ve haksız olacaktır. Milyon put ağırlığındaki, altı oyulmuş bir dağın, son işçi son kazmayı vurduğu için devrildiğini söyleyen kişinin haklı ve haksız olacağı gibi. Tarihsel olaylarda büyük olarak adlandırılan insanlar, olaya isim veren etiketlerdir ve bütün etiketler gibi olayın kendisiyle çok küçük bir ilgileri vardır.
Onlara, kendi istekleriyle yapmışlar gibi görünen bütün eylemler, tarihsel anlamda istemsizce yapılmıştır, tarihin akışına bağlıdırlar ve sonsuzluk içinde önceden belirlenmişlerdir.
Yine dünya,
Yine hülya.
Açtım sayfamı temizine yine buraya,
Ruhum rahat, düşlerim geniş,
Yalanmış az evvel kaçtığım hayat.
Geldim, gördüm, göçmek üzereyim,
Yine baharlar,
Yine hülya.
Sayfalarımı karıştırdım,
O zaman yine karalarım şiirlerimi güya...
Bambaşka memleket benim gönlüm,
Gözlerim bambaşka bir şarkı.
Şu ezanın adımları peşinde,
Bir çocuk heyecanlı,
Gençliğimin kızgın kanatları.
Açtım saatimi,
Saldım semalara kanatlarımı.
Bulutlar yakarsa,
Aşk vurup durursa,
Dualarım eşiğinde şımaran ben...
AYKUT BARIŞ ÇELİK
Aşk egoyu Yener adlı 1 bölümde insanla bireysellikle hayatın anlamı ile ilgili yazılar yer alıyor
.
Memleketimizdeki günlük Hayatlar önceki kuşaklardan kalan değerlerin etkisi ve yozlaşma gibi konulardaki yazılardan ise Derya'dan habersiz mahirler bölümü ortaya çıktı
.
Barış çığlığı adlı bölüm evrensel kültür ve insanlığın ortak değerleri ile