Keşke Osmanlı zamanında bir Cellatbaşı olsaymışım.
IV. Murad'ın emriyle meşhur Cellâtbaşı Kara Ali, Sakarya Şeyhi'ne, her organını ayrı ayrı kırıp kesmek suretiyle dehşetli şekilde işkence etti. Sahte Şeyh, her organı kesilirken: "Acele etme Cellâd Ağa, elin yavaş tut, hoşça vakit geçir" diyor, kılı bile kıpırdamıyordu.
Sayfa 115 - Cilt 4Kitabı okuyor
Reklam
:D
Vay efendim vay Bu sinek nasıl girerdi huzura ulu orta Sordu soruşturdu Verdi veriştirdi Vezirlerde bir telaş bir öfke Hepsinin alı al moru mor Vay alçak sinek Vay namussuz sinek Nerden kondu efendimizin burnuna Bostan korkuluğu mu ki bunca kişi Derken efendim Ferman buyurdu hazret Seğirtti cellatbaşı Vurdular sineğin boynunu Kurtardılar devletlinin o kallavi burnunu
Sıradan mahkûmların cezalarını diğer cellâtlar infaz ederken, devlet adamlarının ve önemli kişilerin infazını Cellâtbaşı gerçekleştirirdi.
Devlet görevlilerinin idamı
İdam fermanı sadrazam veya yüksek dereceli bir memur için çıkarıldıysa, cellatbaşı yanında yamağıyla gelir, etek öpüp saygısını gösterdikten sonra fermanı okur. Kurbana iki rekat namaz kılması için süre verilir. Ardından değerli kanı yere dökülmesin diye kementle boğarak öldürülür. Bu karşılıklı saygıya bir örnek, Viyana'da bozguna uğradıktan sonra idam fermanı çıkan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın infazıdır. Paşa, son namazını kıldıktan sonra bedeni toprağa düşsün diye çadırdaki tüm kilimleri kaldırtır. Ardından celladına, "İşini maharetle yap," diyerek uzun sakalını kendi eliyle kaldırıp yardımcı olur.
Sayfa 129 - Cumartesi Kitaplığı
Hiçbir cellatbaşı ölümden korkmazdı. Aldıkları her canla kendileri de ölür, gün geldiğinde Onur Savaşı’yla canlarını vermeye hazır olurlardı.”
Sayfa 114
Reklam
KUBBE ALTINDA Sultanların sultanı Birinci Abidin her sabah Topladı vezirleri kubbealtına Vezirler varıp el pençe divan durdular Ferman buyurdu hazret oturdular İşte tam bu sırada Önemli bir şey oldu
Jan Dark’ın son sözü
PAPAZ (Cellat’a): Ateşi tutuştur Cellatbaşı. Bu kadın yakılacak. LADVENU: Edepsiz! Kılavuzun Tanrı olsa, kurtarmaz mıydı seni? JAN: Tanrının hikmetine aklın ermez senin. Beni ateşlerden geçirip bağrına basacak. Çünkü öz evladıyım. Aranızda yaşamama layık değilsiniz sizler. Sana son sözüm bu işte.
Jan Dark
8 Ağustos 1648 Cumartesi, Sultan İbrahim saltanatının son günü oldu...
Kaçıp saklandığı yerde yakalanan Sadrazam Ahmet Paşa cellatbaşı Kara Ali eliyle idam edilmiş, çırılçıplak soyulan cesedi Atmeydanı'ndaki çınarlar altına atılmıştı. Yeniçerilerden bir şaki, Paşa'nın cesedini bıçakla parça parça kesip doğramış her parçasını cehalet içindeki ayak takımına, 'mafsal ağrılarına insan yağı iyi gelir' diye bşer onar akçaye satmıştı. Bundan ötürüdür ki Sultan İbrahim'in bu sadrazamı, ölümünden sonra Hazerpare (bin parça) lakabını aldı.
Sayfa 249 - Doğan KitapKitabı okudu
Cellatlar ve idam cezaları
Her devletin tarihinde olduğu gibi, Osmanlı İmparatorluğu tarihinde de onbinlerce suçlu veya masum insan, cellât pençesinde can vermiştir; Osmanlı devletinin resmi cellât teşkilâtı, bir cellatbaşı idaresinde, sayıları devir devir değişen müteaddit cellâtlardan mürekkepti ki hepsi de aslen Kıpti idi: cellâtbaşı ile cellâtlar bostancıbaşı ağanın emrinde idi; idam hükmü bostancıbaşıya verilir, o da, yerine göre bazan bizzat nezaret ederek hükmü yerine getirtirdi; eğer öldürülecek mühim bir şahıs ise idamda bostancıbaşı muhakkak bulunur, hükmü de cellâtbaşı, maharetine en çok güvendiği bir veya iki cellât ile infaz ederdi ki bunlara da cellât yamağı denilirdi. Siyasî mahkûmlar, yağlı kement ile boğulurdu; bazan, idamdan sonra başı, şifre denilen gayet keskin hususî bir ustura ile gövdesinden ayrılır, ya bir İbret taşının üstüne konulur, ya da sarayın şehre açılan büyük kapısının, Babı Hümayun'ün önüne atılırdı.
25 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.