Bazı İslami kitaplarda bile anlatılan ve Züleyha'yı (ki Kur'an'daki ayetlerde adı bilegeçmezo/kadın diye anılır) "zavallı bir aşk tutkunu ve mağduru" olarak takdim eden, ayet ve hadislerde asla söz edilmediği halde onu Yusuf'un aşkından gözleri kör olan, ihtiyarlayan, ama Yusuf'un bir duâsıyla tekrar eski güzelliğine kavuşan, nihayet onunla evlenip muradına eren bir örnek aşık gibi kutsayan yaklaşımları yanlış ve son derece tehlikeli buluyoruz.
Ne büyük bir isim Yaşar Kemal; bu topraklardan böylesi bir yazar çıktığı için kendimi hem şanslı hissediyor, hem de gurur duyuyorum. Ruslar için Dostoyevski, Tolstoy kimse, Fransızlar için Victor Hugo kimse bizim için de Yaşar Kemal o derecede önemli bir isimdir bana göre. Şöyle külliyatına bakınca koca koca, sayfalarca yazılmış onlarca
🌱 NEFS 🌱
● Çok kıymetli olmak, cimrilik etmek, haset etmek, nazar etmek, kadın âdet görmek, layık görmemek anlamlarındaki "n-f-s" kökünden türeyen nefs (çoğulu, enfüs ve nüfüs) sözlükte ruh, can, akıl, insanın şahsı, bir şeyin varlığı, zatı, içi, hakîkati, beden; ceset, kan, azamet, izzet, kötü söz, bir şeyin cevheri, arzu ve istek
Roman bir aşk hikayesinin yanı sıra toplumsal sınıf farklarını ve zenginlerin oluşturduğu adaletsizliği ele alır.
Yusufun ölümle başlayan ve bir ölümle sona eren yeni hayatının, içsel çatışmalarının ve etrafında olan insanlara, dünyaya ve düzene olan yabancılaşması konu alınıyor.
Ayrıca Türk edebiyatına eşkıya kavramını sokan ilk romandır. Çünki romanın sonunda Yusuf eşkıya olnaya karar verir. Sabahattin Ali romanını serileştirmeyi planladığı biliniyor, ancak ölümü nedeniyle bu fikri hayata geçiremedi. Serinin devamında Kübra’nın hikayesini anlatmayı düşünüyordu. Çünki bu romanda onun hikayesi yarım kalıyor. Üçüncü kitapta ise Yusuf’un dağdan ineceği ve bürokrasiyle başa çıkacağı bir yolculuğu konu alacaktı.
Kuyucaklı YusufSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021174,2bin okunma
Aşık aşkı bulamasa da aşk bir gün gelir onu bulur. Sen Züleyha gibi Yusuf'u arama yalnızca. Aşk'ı ara sen. Aşk sana
muhakkak ki bir gün bir Yusuf, bir Züleyha, bir Kerem, bir Aslı gönderir" dememiş miydi bir eren?
youtu.be/2JJ2iBjKm4o
Senin adın aşk azê...
kaderine kabul olmuş yusuf gibi aşk !
dağ'ı taş'ı şümûsa
sona eren derviş gibi aşk !
yesrip gibi aşk !
Yaldızlı İstanbul sabahı gibi aşk!
İbn Mesud anlatıyor: "Bir kardeşinizin bir günah işlediğini gördüğünüzde, 'Allah'ım onu rezil rüsva eyle!' deyip de kardeşiniz hakkında şeytana yardımcı olmayın. Sizi de o duruma düşürmemesi için Allah'a dua edin. Zira, Resûlü Ekrem'in ashâbı olan bizler, herhangi bir kimse hakkında, onun ölüm anındaki durumunu bilmedikçe bir şey söylemezdik. Ancak, ömür sermayesi, iyi bir amelle tükenen kişi hakkında 'Ahiretini kazandı' derdik. Eceli kötü bir amelle sona eren kişi hakkında da endişe duyardık."
Hem bazıları aşkı arar, onu bulamasa da aramaktır yaptığı tek şey. Ve hatta aşk dahi onu arayanın peşindedir hep. Yani ki "Âşık aşkı bulamasa da aşk bir gün gelir onu bulur. Sen Züleyha gibi Yusuf'u arama yalnızca. Aşkı ara sen. Aşk sana
muhakkak ki bir gün bir Yusuf, bir Züleyha, bir Kerem, bir Aslı gönderir" dememiş miydi bir eren? Ama ondan habersiz olanlar vardır. Aşk onları bulmuş lâkin onlar bihaberdirler.
Demem o ki aşkı bulsa dahi arayanlar da vardır. Bulsa da aramaktan yılmayanlar. İşte ben en ziyade onlara hayranım.
Bir de bulamasa da, aşk derdiyle yansa da, sonra çile çile atsa da adımlarını şükredenler vardır. Elhamdülillah ki aşk
var, dert var elhamdülillah, gözde yaş var elhamdülillah. Aşk'a,ateşe, ölüme ve dahi rüyaya elhamdülillah.
Aşk olsun sana ey kâri. Yine aşk olsun. Hep aşk olsun...
Atatürk'ün içki içmesine karşı olanların başında umumi katibi Yusuf Hikmet Bayur gelmektedir. Hikmet Bayur erken saatlerde Atatürk'e gelir. O günkü ajans bültenlerini getirir, kendisinden emir alırdı. Atatürk'ün yorgun halini gören Hikmet Bayur:
"Paşam, yine renginiz yerinde değil, çok yorgun ve bilkinsiniz. Şu içkiyi bu kadar içmeseniz daha iyi olur" der. Bunun üzerine Atatürk:
"A Hikmet Bey! Ben rakıyı şimdi değil, daha Harbiye talebesiyken içerdim. Bugüne kadar da hiç zararını görmedim" der. Hikmet Bayur da;
"Muhterem Paşam!. Bugün belki zararını görmediğinizi sanırsınız, fakat yanın göreceksiniz. Siz bu memlekete lazımsınız. Kendinize acımıyorsanız, bari bu millete acıyın. Bu millet, sizin varlığınızla vardı. Ne olur, şu içkiyi az için".
Atatürk, bu sözleri gülümseyerek karşılardı. Çünkü Hikmet Beyin içinde bir kötülük olmadığını biliyordu.
Atatürk Kafkas cephesinde Buğlan Gediği muharebelerine yetişmek azmiyle otuz altı saat hayvandan inmeden zorunlu yürüyüş yapmış ve ayağının tozu ile gayet kritik bir vaziyete girmiş olan muharebe cephesinin emir ve kumandasını almıştır. Yaveri Cevat Abbas Gürer, Silvan'dan hareketle bu çetin muharebe faaliyetinin Atatürk'ü üç gün üç gece
Denizin boynununa urgan dolamak
Mısırın sultanı Yusuf'un adaşı da işkence görür
Reşit olmayan ölümler görmüştür memleketim genç fidan Erdal Eren'i.
Yurdunu kim sevmişse öldürülmüştür sürgün edilmiştir
Ufak eller aç kalmasın diye kalem kitap tutuyor.
Meclisteki rey veren kuklalar ortalığı karıştırıyor
Emekçi çocuğuna meyve alamıyor
Cinayetler güneşten önce doğuyor
Ölümler
Matemler
Kederler
Ülkenin tamamını süsler
Gazetelerde, ajanslarda ölümler
Öldürülürler anneler
Katile iyi keyifler.