Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sevgili Tanrım! Akıp gidiyor ırmak kendi tatlı keyfince.
Bu dünya daha güzel başka neyin sahibi? Ruhsuzdur geçip giden bakmadan doya doya, İhtişamı mest eden böyle bir manzaraya: Sabahın görkemini tıpkı elbise gibi Giyiniyor şimdi kent; sükun içinde, çıplak, Gemi, kule ve kubbe, tapınak ve salonlar, Hem yerde boydan boya hem ta göklere kadar, Dupduru bir havada göz alıcı ve parlak. Vadi, taş, tepeleri bu günden daha önce Sabahla daha güzel yıkamış değildi nur. Ne gördüm ne hissettim böyle derin bir huzur, Akıp gidiyor ırmak kendi tatlı keyfince. Sevgili Tanrım! Her ev uykuda olsa gerek, Kıpırtısız yatıyor ve o muazzam yürek.
Sayfa 55 - Vakıfbank kültür yayınlarıKitabı okudu
2. Cilt
Mutlu musunuz ? Tamam o zaman, her gün kederlisiniz demektir. Her günün ya büyük bir hüznü ya da küçük bir endişesi vardır. Dün sevdiğiniz birinin sağlığı için endişeleniyordunuz, bugünse kendi sağlığınız için; yarın para sıkıntısı, öbür gün bir iftiracının yergisi, ondan sonraki gün bir dostunuzun başına musallat olan bir felaket; sonra hava koşulları, ardından kırılan ve yok olan bir şeyler, sonrasında vicdanınızın ve omurganızın size sitem ettiği bir keyif, bir başka gün ise toplumsal çalkantılar gelir. Yürek acılarını saymıyoruz. Ve böyle sürüp gidecek. Bir bulut dağılırken diğeri yoğunlaşacak. Yüz günün birinde güneşli bir havada sevincinizi tadacaksınız. Ve mutluluğun tadını çıkaran azınlığın içindesiniz! Diğerlerine gelince, üzerlerinden gecenin karanlığı hiç eksik olmaz.
Reklam
Toprağında Sırılsıklam...
Sordu, nasılsın?? Fiziken; iyi, ruhen; "kül eviydi"... İç çekti, Derin bir son nefes daha çekti; içine... Tütün sarılır ya hani... Parmakları sararmıştı tütünden Tek nefeslik miydi bu cigaralar?
Dolaştım yalnız bir bulut gibi havada süzülerek. Altın nergislerin peşinde. Bilirim seçmeyi altın nergisi. Ama bunu bilmek. Bakmayı da bilmek gerek
Moladan sonra kervan tekrar Mekke’nin yolunu tuttu. Mekke’ye dönerken Meysere o çok sıcak havada bulut şeklindeki iki meleğin Peygamberimiz'i (a.s.m) gölgelediğini gördü. Üstelik sürekli Peygamberimiz'i (a.s.m) takip eden, o durunca kendileri de duran iki bulut… Şüphesiz ki bu olağanüstü bir durumdu.
136 syf.
·
Puan vermedi
"bugünkü Türk hikayesinin, Türk romanının gerçekçi olduğunu söyleyip öğünüyorlar. hayatı, çevreyi olduğu gibi anlatmak gerekmiş. nesnel (objectif) bir anlatı... bir de sait faik'i düşünsünler. hepsi de söylüyorlar: sait faik bugünkü hiyakecilerimizin en özlüsü, en ustası, en büyüğü. onda var mi istedikleri gerçekçilik? bir adam burgaz adasında oturmuş, düşleri, anıları karışıyor birbirine, çocukluk, gençlik, yaşlılık yılları karışıyor birbirine, "birtakim insanlar" var hikayelerinde, onlar da karışıyor birbirine, oyle yerler oluyor, anlatılan kişilerle anlatan kişiyi seçemiyorsunuz birbirinden. sait faik bütün kişileri, her şeyi icten, kendi içinden anlatıyor da onun için. gerçekçilik arkasından koştuğu yok. az bulunur onun kadar öznelci (subjectiviste) yazar. bir doğru var onda: kendi doğrusu, kendi içinin doğrusu." Nurullah Ataç (sait faik'in ardından)
Havada Bulut
Havada BulutSait Faik Abasıyanık · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20192,918 okunma
Reklam
Fuzuli: "Fakir padişah asa, gedayı muhteşemem" Yani "Padişah kadar fakir, görkemli bir dilenciyim!" Gününe göre, hiç belli olmaz!
Sayfa 125Kitabı okudu
Sait faik
Severdi annesini. Onun kendisi üzerindeki yargılarına çok önem verirdi. İşsiz adam, para kazanmayan adam durumuna düşmesi, annesince böyle nitelenmesi üzerdi onu, çoğu zaman. "Yahu, şu kadar kitabım var, her gün okuyup yazarım. İşsiz adam sayılır mıyım ben!" diye yakınır, annesine karşı yapamadığı savunmayı bana karşı yaparak rahatlardı. Suçluydu annesinin gözünde. Balıkpazarı'nda babasından kalan zahireci mağazasını kısa zamanda dağıtmış, kapısına kilit vurmuştu.
Sayfa 121Kitabı okudu
Bir bakıver Ahmet... Ahmet oğlum, anasına bak kızını al, derler. Ben bunların yedi sinsilesini tahkik ettim; dikkat!
Sayfa 120Kitabı okudu
Sadece seviyordu. Yaşamak istiyordu. Sevilememiş insanın bütün hırsıyla sevilmek için, en sevilemeyeceği yerden, çabalayıp duruyordu. Istırap çekiyordu. Hiçbir şey olmayacağını hissetmemesine imkân yoktu. İşte yaşamak istiyordu. Bırakalım insanları istediklerini yapsınlar. Herkes kendi hikâyesini yazacaktır.
Sayfa 119Kitabı okudu
Reklam
- İşte görüyorsun ki azizim, ben köpeklerle konuşmadan evvel işe ağaçlarla konuşmakla başladım. Sevgilimle bir şey konuşamazdım.
Sayfa 115Kitabı okudu
Öteki masada iki işçi çocuk, ne güzel yemek yiyorlardı. Ne güzeldi esmer yüzleri. Belki masallarda bu kadar güzel yüzlü insanlar yoktu.
Sayfa 110Kitabı okudu
Sevgilim, bizim memleketin çocuklarının ne kadar güzel olduklarını bilir misin? Nasıl bilmeyeyim, deyip gülme; hepsi bana benzemezler. Belki ben bir istisnayım? Hem ben çirkin miyim, sevgilim? Ben de insanoğluyum. Bu, senin beni bir sevmene bakar. Bak o zaman nasıl burnum düzeliyor, gözlerim mahmurlaşıyor, küt parmaklarım incelip sanatkâr parmağı oluyor, dişlerim incileşiyor. Ben o kadar tatlı güzellerini gördüm ki, onlara bayıldım. Bilhassa memleketin çocuklarının gözlerinde tatlı bir saffet, bir merhamet, bir safiyet vardır ki, değme büyük şehirlerin çocuklarında bunlar yoktur. Bizim çocukların yüzünde o kurnaz, çapkın, alaycı, hem muhallebici çocuğu, hem it manası yoktur. Bu gözlerle on dakikada samimi olunur. Bu gözlerle on dakikada içlidışlı, kardeş olunabilir. Bir de her memlekette olduğu gibi, bizim çocuklarımızın da dudakları, öne doğru küskündür.
Sayfa 104Kitabı okudu
- Gürgen direği evlat, böyle olur. Canım çam, güzel kokulu, sağlam, yağlı çam! diye de sıfatlar bulup eklemişti. Çam direği kurda karşı, herhalde o güzel kokusu, reçinesiyle mukavemet ediyor olmalı. Tevekkeli değil, yaz kış yeşildir mübarek ağaç! Kuvvetinden diyeceğim, çam tahtalarından, direklerinden yapılan evler kurda kuşa karşı mukavim olurmuş. İçinde oturanı da, kim bilir tabiat onu nasıl kurda karşı dezenfekte ettiyse, o da insanı belki soğuğa, zatürreeye karşı koruyordur.
Sayfa 102Kitabı okudu
Herkes evini kurmak için nasıl çalışıyor, görmelisin. Bu korkunç ve güzel tabiatla çarpışmak lazım geldiğini herkes anlamış. Kış baba, zelzele amcadan sanki daha mı insaflıdır? Başında hele gürgen, çam, köknar kaplamalar olmasın. Alimallah zelzele amcanın yedi sekiz saniyelik gazabı, kış babanın altı yedi aylık buz gibi somurtmasına tercih bile edilebilir. Sen ne diyorsun sevgilim?
Sayfa 101Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.