Düşünmek, insan üzerinde düşünmek, mutlaka yasak bölgelerden birkaçına dalıp çıkmakla olur. Zaten demokrasi ve liberalizm yasak bölgeleri kaldırmak mânâsına gelir.
Sayfa 55 - İletişim yayınlarıKitabı okuyor
Zayıflayan yerel mensubiyetlerin ve ilişkilerin bıraktığı boşluğu doldurma arayışına giren halk tamamen uzak ve soyut bir devletle özdeşleşmek gibi fanatik bir arzuya kapılır. Nazizmin çöküşünü ve komünizmin yükselişini izleyen yıllarda geniş taraftar bulan bu çözümleme sonraki yıllarda gözden düşmüştür, zira çağdaş düşünürlerin çoğu bu çözümlemenin liberal ideoloji için geçerli olmadığını düşünmektedir. Ancak temel siyasal psikolojinin bugün farklı işlediğini düşünmek için bir neden yoktur.
Bırakınız Yapsınlar
..piyasa liberalizmi, piyasaları ahlaki değerlerden soyutlamak ve insanları kendilerini doğadan ve birbirlerinden ayrı bireyler olarak görmesini sağlayacak şekilde "yeniden eğitmek" için hem insanları hem de doğal kaynakları "hayali metalar" -endüstriyel süreçlerde kullanılacak malzeme- olarak görmeyi gerektirmekteydi. Polanyi'nin bu dönüşümü anlatmak için kullandığı kısa ve özlü ifadeyle planlanan şey "laissez-faire [bırakınız yapsınlar]" idi.
Özlemini çektikleri saygıya kavuşmak için insanların en sık başvurdukları çare dine sarılmak oldu. Dünyanın bütün büyük dinleri, en önemsiz kişinin bile ruhani bir değere sahip olduğunu söylüyordu. Yönetenlerin zorbalıkları, patronların hakaretleri ve günlük hayatta karşı karşıya kalınan aşağılanmalar yalnız dış benliğe değip geçtiğinde, daha derinlerdeki inançların verdiği avuntu her şeye rağmen yerli yerinde kaldığında, bunlara katlanmak daha kolay oluyordu. Dinin yetmediği yerde ise insanlık onurunun müdafaasına destek veren başka inanışlar vardı, stoacılık gibi, sosyalizm, liberalizm ve feminizm gibi.
Tarihteki belli başlı değişimler, bir kralı tahtından indirip yerine yenisini çıkaran devrimlerden çok, sadakatlerini krallar yerine ruhani değerlere yönelten bireyler sayesinde gerçekleşmiştir.
Sayfa 144 - Ayrıntı Yayınları, Dördüncü Basım 2010Kitabı okudu
İttihat ve Terakki içinde hâkim bir nüfuz, kuvvetli bir yumruk, bir diktatör yoktu. İttihat ve Terakki içinde en geniş ve kat'î bir liberalizm ve bir müsavat hüküm sürüyordu. İtaat edecek olanlar bu itaatın lüzumuna kanaat getirmeli idiler. Ondan başka hiçbir şey itaata icbar edemezdi. Çünkü hep müsavi idiler, hep "kardeş" idiler.
Sayfa 78Kitabı okudu
Liberalizm asla bir Sol doktrin olmadı; daima tipik merkezci doktrin olageldi.
BERLİN DUVARI'nın yıkılışı ve sonrasında SSCB'nin dağılışı, Komünizmler'in ve modern dünyada ideolojik bir güç olarak Marksizm-Leninizm'in çöküşü olarak kutlandı. Kuşkusuz bu doğru. Bu olaylar, bir ideoloji olarak liberalizmin nihai zaferi olarak da kutlandı. Bu, gerçekliğin tamamen yanlış algılanmasıdır. Tam aksine, aynı olaylar daha da büyük ölçüde liberalizmin çöküşünü ve "liberalizm sonrası" dünyaya kesin olarak girişimizi göstermekteydi.
Bu kitap, bu tezin açımlanmasına hasredilmiştir.
Terakki aşığı insanların ekserisinin kafasında sosyalizmin liberalizm yerine kaim olması sâdece, geçmişteki büyük liberal mütefekkirlerin kolektivizmin neticeleri hakkındaki ikaz ve ihtarlarının unutulmasından ileri gelmiş değildir.
Türk Fırtınası diyor ki;
Yaşamda her olgu anını bekler.
Gün gelecek emperyalizmden ve onun uşaklığını yapan kapitalizm ve liberalizm siyasetinden iğrenmeyen bir insan kalmayacak.
Bunu zalimlerin kendileri başaracak.
Önder Karaçay
