Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hele son zamanlarda, ecnebi işgali altında bir zindan haline giren İstanbul'da, bir kaçış ve kurtuluş parolası gibi kulaktan kulağa fısıldanan, her fışıldanışta gözlerde bir ümit ve intizar ışığı parlatan ve o gizliliği kendisine esrarlı bir cazibe veren Ankara kelimesi, ideal Ankara'nın adı, zihinde bir hayal ülkesi olarak yaşayan bu yeri adeta bir masal iklimi haline sokmuştu.
Sayfa 17 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
"Mühür gibi koy beni yüreğinin üstüne mühür gibi kolunun üstüne çünkü ölüm gibi güçlüdür aşk ölüler ülkesi gibi sarptır tutku ve alev yanığıdır yanıkları"
Sayfa 169 - Ezgiler Ezgisi, Neşideler Neşidesi (Eski Ahit)Kitabı okudu
Reklam
Hele son zamanlarda, ecnebi işgali altında bir zindan haline giren İstanbul'da, bir kaçış ve kurtuluş parolası gibi kulaktan kulağa fısıldanan, her fısıldanışta gözlerde bir ümit ve intizar ışığı parlatan ve o gizliliği kendisine esrarlı bir cazibe veren Ankara kelimesi, ideal Ankara'nın adı, zihinde bir hayal ülkesi olarak yaşayan bu yeri adeta bir masal iklimi haline sokmuştu.
Nerede, de bana, o taçlı hükümdarları Yemen'in? De bana, onların taçlar içinde bile taç olan taçları ne oldu? Şeddad'ın cennet diyerek kurduğu saraylar ülkesi İrem, Sasanilerin ebedi sanılan devleti ne oldu? Altınları yığdı yığdı da bir dağ yaptı Karun, hani o dağ? Hani Ad. hani Adnan. hani Kahtan. dünya nimetlerinin köpüren yurdu? Reddi mümkün olmayan bir håle uğradılar. Bir masal oldu onlar. Bir varmış bir yokmuş. Bir toz toprak bulutu. O taçlar, o devletler, o mülkler saltanatlar, bir rüyadır artık. Her biri, hayalden geçen gölge gibi, zamandan geçip durdu.
Sayfa 86 - 6. BaskıKitabı okudu
Ruhunda boşluk, hüzün vardı. Çevresindeki hayal ülkesi yıkılıyor, bir iz bırakmadan yıkılıyordu. Her şey, düş gibi, gürültüsüz, sessizce gelip geçmişti. Şimdi hayallerinin neler olduğunu bile anımsamıyordu. Ama içini sızlatan yeni bir duygu, kışkırtıcı bir istek belirsiz bir yığın yeni hayal çağırıyor… Küçük odada derin bir sessizlik vardır;
Mor olmadan eksik kalırdı..Masal yarım kalırdı:)
"Geçidi koyu, esrarengiz gölgeler kaplamıştı; mavi mora, mor billuri bir karanlığa çalıyordu ve tepede alabildiğine uzanan gökyüzü vardı.."
Reklam
Kuzey rüzgarları buz gibi estiğinde; uçup gidecek varlığımızın hakimi bu ruh da işte öyle. Hiçbir şey kalmaz ölümden sonra, ölüm dediğin zaten bir hiçlik, hızla koştuğumuz yaşam yolunun bitiş çizgisi. Hırslılar bıraksın umutlarını, korkaklar da tasalarını: açgözlü zaman ve boşluk yutuyor hepimizi. Ölüm bir bütündür ayrılmaz, tahrip ederken bedeni, ruhu esirgemez. Taenara ve zalim kralın ülkesi ve Cerberus, ölümün eşiğinin, demirden kapısının o kül yutmaz bekçisi, hepsi boş dedikodu, yalan sözler bir masal, kabus misali. Öldükten sonra nereye gideceğini mi soruyorsun? daha doğmamışların yanına.
Sayfa 26
Güneş'te ve Ay'da ve yıldızlarda birtakım lekelerin belirmesiyle kıyametin kopacağına inanırlar. Onlara göre dünyadan haberi olmayan birçok avanak, bunu masal sanmak tadır. Ama kıyamet, günün birinde, onları gece yarısı, tıpkı eve giren bir hırsız gibi, apansızın avlayacaktır. Onun için, Güneş Kentliler dünyanın nasıl değişip yenileşeceğini bekliyorlarsa, sonunu da bekliyorlar.
Sayfa 56
Hiçbir şey kalmaz ölümden sonra, ölüm dediğin zaten bir hiçlik, hızla koştuğumuz yaşam yolunun bitiş çizgisi. Hırslılar bıraksın umutlarını, korkaklar da tasalarını: açgözlü zaman ve boşluk yutuyor hepimizi. Ölüm bir bütündür ayrılmaz, tahrip ederken bedeni, ruhu esirgemez. Taenara ve zalim kralın ülkesi ve Cerberus, ölümün eşiğinin, demirden kapısının o kül yutmaz bekçisi, hepsi boş dedikodu, yalan sözler bir masal, kabus misali. Öldükten sonra nereye gideceğini mi soruyorsun? daha doğmamışların yanına.
Bu insanlar, tam on dört nesildir kördü ve gören dünyayla hiçbir ilişkileri yoktu. Görmekle ilgili tüm kavramlar kaybolmuş ve değişmişti. Dışarıdaki dünyanın hikâyesini çocuklara masal diye anlatıyorlardı artık.
111 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.