Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Her gittiğim yerde yanımda sen vardın Yemez, içmez, konuşmaz, hep yüzüme bakardın Anlamazdım Üstüme yağmur düşmeden şemsiye gibi açılırdın Işıktın, ıtırdın, herkese sırdın Anlamazdım
Lakin...
.. bir gün bu son lokmanın da alınacağını biliyordu. Yalnız zihninde o günü uzatır, senelerden sonraya erteler, kalbinde gizli bir ümitle, "Kim bilir, o vakte kadar belki..." derdi. Öyle ya, artık bu yırtık şemsiye ile bu mor yünden eski boyun atkısını taşımaktan yorulan yetmiş senelik bitkin vücuda bir dinlenme zamanı, sonsuz bir dinlenmenin gelip çatacağı zaman daha ne kadar gecikebilirdi? .
Sayfa 29 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Paris
İyi bari, yağmur yağmayacak gibi ama yine de dün annemin verdiği güzel şemsiyeyle yürümek istediğim için onu yanıma aldım. Bu şemsiyeyi eskiden annem genç kızlık zamanlarında kullanmış. Böyle ilginç bir şemsiye bulduğum için biraz gururluyum. Paris'in merkezinde böyle bir şemsiyeyle yürümek istiyorum. Eminim ki savaş bittiğinde böyle rüya gibi duran vintage şemsiyeler popüler olacak. Bone tarzı bir şapka, bu şemsiyeye çok yakışır. Ben olsam pembe uzun etekli, yakası açık bir kimono giyip siyah ipek dantelle dokunmuş uzun eldivenler takarak, geniş kenarlı büyük bir şapkaya güzel mor menekşe iliştiririm. Sonra, yeşilin en koyu olduğu zamanda öğle yemeği için Paris'te bir restorana giderim. Melankolik bir tavırla hafifçe elimi çeneme yaslayarak, dışarıdan geçip giden insan selini izlerken omzuma biri dokunur. Aniden müzik, gül valsi. Ah, ne keyifli. Gerçek olan tek şey sadece bu eski ve garip desenli uzun ince şemsiye. Acınası ve zavallıyım. Küçük Kibritçi Kız gibiyim.
İkide bir aynı soruyu sorarak Benoit'yı deli ediyordum. - Şiştim mi? - Hayır, diyordu iyice kontrol ettikten sonra.
Sayfa 132 - BU Yayınevi
Ben hemen banyoya, süngerimi ısırmaya koştum. Adaya gitmeyecek, yanaklarım şişecek, hediye paketi gibi başıma mendil bağlanacak ve gece gündüz daracık bir odada ikizlerle mahsur kalacaktım. "Neden... neden..." diyerek hıncımı zavallı süngerden çıkardım.
Sayfa 131 - BU Yayınevi
Bir gün ters başladı mı gece yarısına kadar ters gider.
Reklam
Altı yıl beklemem gerekiyordu! Koca bir hayat! Ben Bay Marsel gibi değildim, her şeyin bir an önce olmasını istiyordum. Ama bütün güzel şeyler için bir ömür boyu beklemem gerekiyordu.
Bir filmi, üzerime midye gibi yapışmış ikizlerle balkondan sarkarak değil de başından sonuna kadar bir sandalyede oturarak seyretmeyi nasıl da özlüyordum.
Sayfa 25 - BU Yayınevi
Kahvede fakirden başka kimse yoktu. Pantolonlu hanım iskemlelere Eyüp oyuncağını yeni görmüş bir frenk çocuğu gibi baktı. Ahali bu tuhaf şeylerin üstüne nasıl oturuyor diye güldü. Sungur Bey seneye varmadan burada plaj mı nedir, nevzuhur bir deniz hamamı yapacağını söyledi. Sarı şemsiye şuraya, kırmızı şemsiye buraya... Kahvenin kendisi mor-yeşil... Yerlerin de üstüne kum dökeriz, diye hanıma anlattı durdu. Nihayet fakiri de gördü. İltifat buyurdu. “Sence köy halkının en çok neye ihtiyacı var baba?” dedi. Ben de, “Efendim, köy yalın ayak başı kabak, sarı-kırmızı şemsiye bizim için kel başa şimşir tarak gibi olur,” dedim. O, “Senin aklın ermez. Buraya plaj yaparsam akın akın paralı müşteri gelir, ahali para kazanır, gözleri dünya görür,” dedi. Ben, “Size âlem efendim, bu yeni şeylere bizim gibi köhnelerin aklı ermez,” dedim. “Aferin baba,” dedi, “her ihtiyar senin gibi düşünse, işi aklı erenlere bıraksa biz dünyanın en medeni milleti oluruz,” dedi. Ben de, “Efendim, bizim kadar medeni millet dünyada yok,” dedim. Kızacak sandım, fakat güldü. Hoşuna gitti. Uzun uzun sohbet ettik. — Ne konuştunuz? — Meraklı adam. Herkes hakkında malumat istedi. Bir hayli sizin korudan bahsetti. Sahiplerini sordu. Kızlardan biri: “Bu koca yerde bir tek aile mi oturuyor?” diye sordu. Pantolonlu hanım: “Âlâ hayvanat bahçesi olur,” dedi. Sonra...
Reklam
Hayır!
gökyüzünde bir çapak gibi duruyorken güneş evlerde oturmak bana göre değil elimde pergeller, gönyeler, iletkiler bir gülün hacmini ölçmeye kalktım yanıldığım kesin yenildiğim belli değil hayır hayır hayır hayır bütün şiirlerimi odanın duvarına astım ağzım kurudu tükürmekten ömrümü cm2'lere böldüm de bir türlü anılarımı yazamadım sarı peruka
Sayfa 521 - KırmızıKedi YayıneviKitabı okudu
Kadınlardaki kılık kıyafet değişikliği ile ilgili olarak, 1790 ile 1890 yılları arasında bazı kadınların, cilbapları giymeyi bırakıp uzun yakalı göz alıcı ferace modası başlattıkları nakledilir. Üstelik feracelerin yaka kısmını kurdelelerle, eteklerini dantellerle süsleyip, siyah yerine gülkurusu, eflâtun, fistikî, pembe, al, mor gibi renkli kumaşlardan dikmektedirler. Kimileri dirseklerini açık bırakacak şekilde kısa kollu da giymektedir. Üstelik bu feraceleri, dantel eldiven, dantelli şemsiye, yüksek hotoz ve benzeri aksesuarlarla süsleyip öyle sokağa çıkmaktadırlar. Bunları giyen kadınlar bu halleriyle, Müslüman bir kadın görüntüsünden daha ziyade, o dönemin Batılı kadın modasını yansıtmaktadırlar."
Sayfa 147Kitabı okudu
Müzik, dans ve kitaplar... Hayırsız kız.
Sayfa 101 - BU Yayınevi, 1. Baskı Kasım 2012, İstanbul, Yunanca Aslından Çeviren: Ari ÇohonaKitabı okudu
Aramızdan biri kuduz olursa, büyükleri ısırmaya karar verdik.
Sayfa 107 - BU Yayınevi, 1. Baskı Kasım 2012, İstanbul, Yunanca Aslından Çeviren: Ari ÇohonaKitabı okudu
62 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.