Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Nasılsın be Kerem Usta?" dedim. "Rahatım," dedi. "Delirmiyorum. Yüreğimin şurasında incecik, kılıç gibi bir hasret arada bir parlayıp sönüyor. O da olmasa rahatım."
Yky
HAN DUVARLARI Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı, Bir dakika araba yerinde durakladı. Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar, Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar... Gidiyordum, gurbeti gönlümle duya duya, Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya. İlk sevgiye benzeyen ilk acı, ilk ayrılık!
Reklam
Sonra dışarda kışın siyah günleri penceresinden ona dalga dalga ölüm zulmetleri dökerken birden titrerdi, üşüdü.Ölmek! Kim bilir, bu ne güzel bir şeydi! Fakat ne korkunç bir şey... Asıl korkunçluğunda bir güzellik bulunuyordu.Siyah bir çukur,o, büsbütün beyazlaşmış çehresiyle sarı saçlarının arasında, beyaz, kar kadar beyaz kefenler içerisinde yatıyor ve ta yukarda, o siyah toprakların üstüne siyah bir semadan yavaş yavas, bu genç kız mezarını okşar gibi yağmurlar dökülüyor; işte o şifa veren gözyaşları!..Mademki bu hayatta sarı saçlarını ıslatacak bir kerem kalbi yoktu, bu gözyaşlarını mezarında bulacaktı; sema, kızına ağlayan bir anne matemiyle ağır ağır, yavaş yavaş, gözyaşlarını serperken mezarında, ruhuyla bunları içecekti, bu ölmüş genç kızın renksiz dudakları mesut bir tebessümle taravet bulacaktı; sonra, kim bilir, belki mezarların karanlık yollarından, o toprakların altında muhtevi siyah dehlizlerden bir ölü, annesi, beyaz kefenler öyle sürüklene sürüklene, tırnaklarıyla toprakları deşe deşe, yol açacak, geceleri kızını yalnız bırakmamak için onun yanına gelecek, dudaklarıyla saçlarının arasında kulağını arayacak ve başkalarına, hayattakilere işittirmemek için yavaş bir sesle: <<Nihal'im! Benim mini mini Nihal'im,>> diyecek; <<İşte ben, yalnız ben sana hak veriyorum.>>
Sayfa 321Kitabı okudu
Hani kurk tavukların altındaki ördek yumurtalarından çıkan civcivler doğru suya, göle koşarlar ya, tavuk da buna şaşar kalır, ya, işte böylesi tavuklar örneği domateslere de en çok şaşıran Kerem usta oldu.
Sayfa 210Kitabı okudu
Hasanboğuldu
Uzaklardan sesin aldım; Çevreni derede buldum; Nereye gittiğin bildim, Hasanım arkandan geldim. ... Sarı kahküllü, dal boylum; Saz benizli, ayva tüylüm; Tatlı sözlü, melek huylum, Hasanım ardından geldim. ... Köyden, obadan koğulan, Duru sularda boğulan, Toz köpük olup dağılan Hasanım ardından geldim. ... Sarp dağlara getirdiğim, Kavuşmadan yitirdiğim, Ak kefensiz yatırdığım Hasanım ardından geldim. ... Emine'yi yaslı eden, Kerem olup Aslı eden, Dağı taşı sesli eden Hasanım ardından geldim. 1942
80 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
30 saatte okudu
Dikkat spoiler içerir! Yusuf Güroğulları'nın ilk kitabı olan Düş Sarısı ile karşınızdayım. Dört tane öyküden oluşan bu kitapta aşkın enginliğini okuyucularının önüne sunmuş yazar. Aşk duygusunun kişiden kişiye değiştiğini düşünenlerdenim. Kimine göre basit bir ilişkiden ibaret olan aşk, kimine göre de hayatın kendisi olmuştur. Bu dört tane
Düş Sarısı
Düş SarısıYusuf Güroğulları · Lakin Yayınevi · 201632 okunma
Reklam
Kerem Bilaloğlu
Mahalleye çıktığında sokağın öbür ucundan sesi gelen bir bozacı, belli ki bu soğukta sığınıcak hiç bir yeri bulunmadığı için hemen kapının merdivenlerinin altına sığınmış bulunan siyah, kuyruğundan başlayıp başının üstüne kadar ara ara beyazlık bulunan ve başının hemen sağ arka çaprazında sonsuzluk işaretine benzer bir leke bulunan, gözleri sap
392 öğeden 381 ile 390 arasındakiler gösteriliyor.