"Kibir, kibir, her yerde kibir, hatta tabutun yanında, yüce inancı uğruna ölüme hazır insanların arasında... Kibir! Çağımızın karakteristik, özel bir hastalığı olmalı bu. Neden bizlerden önceki insanların arasında çiçek veya kolera salgınından çok bu tutkudan bahsedilmiyordu? Neden, günümüzde yalnızca üç tür insan vardır: Biri, kibrin başlangıcını zorunlu bir gerçek kabul edenler, bu yüzden adil olanlar, özgürce ona boyun eğenler; ikincisi, onu talihsiz, ama üstesinden gelinemez bir koşul bilenler; üçüncüsü de, onun etkisi altında bilinçsizce, kölece hareket edenler?
Neden Homeros'lar, Shakespeare'ler aşktan, ünden, acılardan söz etmişler de, günümüz edebiyatında yalnızca 'aristokratlık hevesinde olanların', 'ün düşkünlerinin' bitmek bilmez hikâyeleri var?"