“müziğin bahçesi yasak elmalar ve lezzetli baharın lezzetli doğuran toprağın taraça güzeli”
Ah Ursula ne kadınsın!
...öğle sıcağından gül bahçesinin gölgesiyle kurtulacak, parmaklıklarına da eğreltiotu ve begonya saksıları dizilecek bir taraça yaptırdı.
Reklam
Hayat, taraça ve ağaçlar kar altındaydı. Sanki ortalığa ölümün geçişinin sessizliği değil, ölümün kendisi çökmüştü. Kar taneleri ölümü anlatan sözcükler gibi, bir vahiy gibi bahçeye iniyordu.
''... Kitapçıya tekrar girdiğimizde bisikletlerimizi dışarıda bırakıp içeri girdik. Özel bir duygu uyandırdı bu. Sanki birisine kendi özel ibadethanenizi, taraça gibi, yalnız kalmak, başkalarını düşlemek için geldiğiniz gizli yerinizi gösteriyordunuz. Burası, sen benim hayatıma girmeden önce seni düşlediğim yer...''
Sayfa 107 - Sel Yayınları
'..Bir ya­zı yaz­mak is­ti­yor­dum. Kâ­ğı­dı ka­le­mi aldım, ta­ra­ça­ya çık­tım. Ta­ra­ça de­di­ğim, oturdu­ğum ote­lin en üst ka­tın­da..'
Sayfa 19
Taraça: Bir yapının damında çevresi ve üstü açık yer, teras.
Reklam
Brooke mu? hayır, ben soytarının biriyim; senin kahkahanın, sirk maymunlarının ve kaplanların, saat 5:30 olmadan sekreterlerini düzen iş dünyasının sirk
Sayfa 160 - Parantez yayınları
Gecelerde ansızın çıkıp gelişiniz hiç olmamış değil. Çocuklar, kediler ve taraça kapısı yalın yürek gelece­ğinizi seziyor olmalı.
yoruldum dünyanın her yerinde vurulup hiçbir yerinde ölememekten. yoruldum yoruldum demekten. teselli olamıyorum, yaşayamıyorum, vallahi takatim kalmadı. kalbimde yaralar yok benim, bir yaranın kalbiyim ben. boğulduğum nehirler çaylak, sığındığım taraça göçük, ısındığım ateş soğuk, pencerem kırık, bineğim ölüm uykusunda, bir yanım hapiste inceye tutulmuş, ölülerim mezarsız kalmış.. başımı bu gece isyansız ve devletsiz bırakacağım yastığa. şeyhim.. affet beni, beni affettiğin için affet. yoruldum dünyanın hiçbir yerinde vurulmadan her yerinde ölmekten.
Ben taraça üzerinde yakaran ermişim, hayvanlar yayılırken Palestina denizine dek. Karanlık koltukta oturan bilginim ben. Dallarla yağmur çarpar okuma odasının penceresine. O bodur ağaçlar arasındaki yolda yürüyen benim; su bendinin uğultusu ayak sesimi örtüyor. Uzun uzun bakıyorum karasevdalı altın akıntısına batan günün. Engin denize açılan mendirekte bırakılmış çocuk ben olmalıyım, o oğlancık, alnı göğe değen, ağaçlık yolda. Patikalar çetin. Katırtırnağı örtmüş tepecikleri. Yaprak kıpırdamıyor. Nasıl uzak şimdi kuşlar, pınarlar. Dünyanın sonudur varacağın yer, böyle gidersen. Illuminations, Arthur Rimbaud
90 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.