Kızıl Veba, arkadaşımın tavsiyesi üzerine metro yolculuklarımda bana eşlik etmesi için başladığım bir kitaptı. Adından da anlaşılabileceği üzere 2013 yılında dünyada baş gösteren bir salgın hastalığın insan yaşamını ne hale getirdiğine şahit olan profesör James Howard Smith'in anlatımıyla 60 yılın özetini okuyoruz. 2020'de yaşadığımız pandemi sürecini düşündükçe İspanyol Gribi'nden bile önce yazılmış bu kitapta kurgulanan dünya ile gerçeklik arasında paralelliklerin olduğunu görmek oldukça garipti. Genel bağlamda ise, akıcı ve kararında biten, sıkıcı detaylarla boğulmamış bir kitaptı.
Kızıl VebaJack London · Türkiye İş Bankası kültür Yayınları · 202032,4bin okunma
Atinalılar düzenli olarak, kamu hesabına, aşağı sınıftan yararsız bir takım kişiler beslerdi: Kentte veba, kuraklık ya da kıtlık gibi her hangi bir felaket belirdiğinde, bu toplumdışı insanlardan ikisi günah keçisi olarak kurban edilirdi. Kurbanlardan biri erkekler, ötekiyse kadınlar içindi. İlkinin boynuna bir dizi siyah, ikincisininse bir dizi beyaz incir takılırdı. Anlaşıldığına göre, kadınlar için kurban edilen, bazen bir kadın olurdu. Bunlar kentin içinde dolaştırılır, daha sonra herhalde kentin dışında ölünceye kadar taşlanarak kurban edilirdi. Fakat bu tür kurbanlar, umumi felaket gibi olağanüstü durumlarla sınırlı değildi; öyle anlaşılıyor ki, her yıl mayıs ayındaki Thargelia şenliğinde biri erkekler, öbürü kadınlar için iki kurban Atina dışına çıkarılır ve taşlanarak öldürülürdü. Trakya'daki Abdera kenti yılda bir kez halkça temizlenirdi; kentlilerden bu amaçla seçilmiş biri, bütün ötekilerin yaşamı için bir günah keçisi ya da vekil, kurban olarak ölesiye taşlanırdı; "bütün halkın günahlarını yalnız başına taşıyabilmesi için: ölümünden altı gün önce toplumla ilişkisi kesilirdi