ESKİDEN...
Televizyon karıncalı, insan netti
Dertlinin derdi, dertsize dertti
Evcilik oyunu,oyundan ibaretti
Eskiden hayat daha güzeldi.....
Herkesin evi, herkesin eviydi
Deli Gönül’ün dayanağı göçünce Çiçektepe ilk orospusuna sahip çıktı. Konducu erkekler bir kese kâğıdı üzüme, bir kalıp peynire Deli Gönül’le yatıp kalktı. Kimisi veresiye defteri tuttu. Deli Gönül parasını vermeyen erkeklerle dalaştı. Karılarına baskına vardı. Kondularının camlarını taşladı. Hırsından ağladı. Kızgınlıktan buharlaşan gözleri bir tek sinemada cam gibi parladı. Yüreği daralınca çıplak ayaklarına naylon terliklerini takıp sinemaya koştu.
Şıpıdım şıpıdım ah şıpıdım bir kuştu
bir soru yaşamla eksiksiz bir alışveriştir
önceleri bakkal defteri karmaşıklığında sürse de
gün gelir hesap kesinleşir
böyle anlaşılır veresiye mi peşin mi yaşadığın
yaşamın mı insandan insanın mı yaşamdan alacaklı kaldığı
SADECE TANIŞIYORUZ
Otelin göz alıcı sarı ışıkları alında lobideki masların çoğu doluydu. Giriş kapısının sağ çaprazındaki köşede maslar birleştirilmiş kalabalık bir grup oturmaktaydı. Bazıları kel olmaya başlamış, bazıları ise saçları ağarmış ellili yaşların ortasındaydı hepsi. İçlerinde hiç kadın olmaması dikkatlerden kaçmıyordu. Çok yüksek ses
Yapmanız gereken ilk şey okurken sağdan sola okumalısınız. Soldan sağa bir şey anlayamazsınız. Manga böyle. Bazen diyorum ki bir gün aniden benim de önüme böyle bir defter çıksa ve düşmanlarım olsa acaba ne yapardım. Bilmiyorum. Deftere düşmanınızın adını yazıp (belirli kuralları var) kurtuluyorsunuz. Legolası yazar mıydım yazmazdım. Düşman da olmalı ki mücadele edelim. Dostların pohpohlaması sıkar bir zaman sonra. Böyle bir defter istemezdim. Tam tersi olabilirdi. İsmini yazdığım biri ne dilerse olurdu. Japonlar işte. Biraz duygusuzlar Legolas diyor ki 'ölüm defteri bakkal veresiye defterinden daha korkunç olamaz.'
Yaşar Kemal okuyanlar bilir Çukurova aşktır, candır, heyecandır.Nasıl ki Çukurova'nın o kavurucu sıcaklığını hissederiz, nasıl ki halk umudunu beyaz altına bağlamıştır, nasıl ki sıtmadan yakınır en sevdiklerimizi kurban veririz. Necati Cumalı ile de aynı içtenliği sıcaklığı hissettim Batı Anadolu'yu gezdim baştan aşağı, tütün topladım, tarlada
‘Zimem Defteri’; borçluların borçlarının yazılı olduğu defter demekti. Günümüzdeki adıyla veresiye defteridir. Eski Ramazan günlerinde zenginler, hiç tanımadıkları bakkal, manav vb. dükkânlarına girer, onlardan ‘Zimem defterini’ çıkarmalarını isterdi. Buradan rastgele müşterilerinin hesabını kapatırlar, “Silin borçlarını, Allah kabul etsin” der, çeker giderlerdi...
(
Dilli düdüklü kondular Deli Gönül
Solgun ışıklı Çiçektepe. Yakında fabrika bacaları. Alaca karanlık. Deli Gönül'ün gözleri kocasının yollarına düştü.
Yollar başka kapılara çıktı. Deli Gönül Çiçektepe Sanayi'de el işçiliği yapan kocası hapiste bir kadın buldu. Yalvar yakar oldu. Kadın kocasını ziyarete giderken onu da
Japonya’da çemberin içi ve dışı gayet nettir: Japonlar çemberin içindedir, Japon olmayan herkes dışındadır (...) Türkiye’de ise çemberin sınırları belirsizdir. Almanya’dan gelip Alanya’ya yerleşen Herr Hans, çok kısa süre içerisinde mahallenin Hans Emmisi olabilir. Bakkal, Hans’a veresiye defteri açar, komşu çocukları bayramda elini öpmeye gider, düğünlerde Hans Emmi halaybaşı olur, kasap etin en iyi yerini ona ayırır, adaylığını koysa muhtemelen muhtar seçilir.