Ey Muhammed Ümmeti!
Üç yüz yıl dünyaya ışık tutan sen, neden şimdi karanlıklardasın? Neden elindeki meş'aleyi söndürüp, kâzip fecirlerin yalancı aydınlığına muhtaç olmaktasın?
Sen uyanırsan, dünya da uyanır. Hem de beşerî-ilâhî bir muvâzene ile. Artık, tek kanatla uçmak sevdasından baş çevir. Senin gaflet, cehâlet ve rehâvetindir ki, dünyayı rehbersiz bıraktı.
İsevî'yim, diyen de; Mûsevîyim diyen de, peygamberlerini utandıran kavimler olmaktan kurtulamadılar.
Ya sen? Ne yazık ki, sen, yâni biz de, öyleyiz. Bize tevhid ehli demek, Muhammedî ahlâkı, bir kenara itmiş olan biz gâfillere, âhir zaman Peygamberi'nin ümmeti demek ne mümkün?
İsevîsi de Mûsevîsi de, ikilik çıkmazında bocalaya dursalar da, bir derece mâzur sayılırlar. Zira peygamberleri de, kitapları da, zaman ve menfaat sislerinin içinde, hayalleşip, mevcut-nâmevcut arası bir efsâne hüviyeti ile dondurulmuşlar. Din adamlarının keyfince kalıptan kalıba aktarılmışlar.
Müdahale üstüne müdahale görmüş, ne İncil, İncil'dir, ne de Tevrat, Tevrat'dır...
Ya sen, müslüman geçinen, sen, tek harfi dahi tahrife uğramamış Hak kelâmı, bu tevhit çerâğını beşeriyete getiren peygamberinin yolunda yürüyüp dünyayı aydınlatacak yerde, kendini niçin ondan mahrum edip karanlıklarda kalıyorsun?