Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
● Dünyâyı denînin [alçak dünyânın, ya’nî harâmların] tadına ve güzelliğine sakın aldanma. Onun yalancı gösterişine kapılma. Çünki hepsi geçici ve kıymetsizdir. Bugün böyle olduğuna belki inanmazsın. Fekat yarın ölünce, doğru olduğu anlaşılacakdır. O zemân inanmanın fâidesi olmıyacakdır. 1/189 [Mektûbât Tercemesi: 226.]
Sayfa 70 - Hakikat KitabeviKitabı okudu
İri, güçlü, kimyasal yalanlar dökülüyor yürüdüğüm sokaklara.Amacı ne sevindirmek ne de üzmek olan yalanlar. Kimsenin sırtını ağrıtmayan, kimsenin mumlarını yatsıya kadar yakmayan yalanlar. Biraz önce bir falcıdan çıktım. Sol avcumda yalan, sağ avcumda seni gördü. Elimi ona uzatır uzatmaz, birkaç iyi dilek yuvarlandı yere. Hani şu "kendine iyi bak" "lütfen mutlu ol" sözcükleri. Falcı üzgün bir sesle " bu aşk seni yalancı yapmış" dedi. Şimdi gel de bozabilirsen boz bu büyüyü... Nasıl anlatılır bilmiyorum, belki de hiç konuşmamak lazım. Kalem kutularımı asfalta döküp, sinek vızıltısı çıkaran panolara doğru yürüdüm. Amacım unuttuğum bir gerçek varsa onu hatırlamaktı. Işık dolu kafeslere yaklaştım. "Ben özgürüm, ben yalancıyım, ben pisim...... iyi çalışmalar Türkiye."
Reklam
Ey şiir ne çok acı var içinde...ne çok kırılmış kalbin
GENELEV MEKTUPLARI I. Tenime yabancılaştım, etime Göğsüme kollarıma kalçalarıma Bacaklarıma yabancılaştım. Saçlarım o eski güzelliğini Çoktan yitirdi
Sayfa 30 - Kırmızı Kedi YayınlarıKitabı okudu
SÜT Senelerden beri yapmadığım şeyi yaptım: Süt içtim. Dükkânın içinde su buharı, süt kokusu, insanı ağlatıp uyutacak, kırk sene evvelki bir beşik hatırasına kadar sürüklüyordu... Evet, senelerden beri ne erken uyanmış, ne de süt içmiştim. İşe sütle başlıyorduk. Ne haristi parmaklarımız anamızın göğsünde. O ne dişsiz bir canavar ağzı idi
Kısaca ve daha önce kitaplarımda ayrıntılarıyla geliştirdiğim, bir tür "Türkiye Yasası" haline getirdiğim bulgularımın birisinden söz etmek durumundayım: Moskova Büyükelçiliği, Washington ve CIA için, Türk diplomatlarını sınama yeridir. CIA, buraya bakar ve karışık dönemlerde, Türkiye Dışişleri Bakanları, Moskova Büyükelçileri'nden
Sayfa 425Kitabı okudu
Ey Muhammed Ümmeti! Üç yüz yıl dünyaya ışık tutan sen, neden şimdi karanlıklardasın? Neden elindeki meş'aleyi söndürüp, kâzip fecirlerin yalancı aydınlığına muhtaç olmaktasın? Sen uyanırsan, dünya da uyanır. Hem de beşerî-ilâhî bir muvâzene ile. Artık, tek kanatla uçmak sevdasından baş çevir. Senin gaflet, cehâlet ve rehâvetindir ki, dünyayı rehbersiz bıraktı. İsevî'yim, diyen de; Mûsevîyim diyen de, peygamberlerini utandıran kavimler olmaktan kurtulamadılar. Ya sen? Ne yazık ki, sen, yâni biz de, öyleyiz. Bize tevhid ehli demek, Muhammedî ahlâkı, bir kenara itmiş olan biz gâfillere, âhir zaman Peygamberi'nin ümmeti demek ne mümkün? İsevîsi de Mûsevîsi de, ikilik çıkmazında bocalaya dursalar da, bir derece mâzur sayılırlar. Zira peygamberleri de, kitapları da, zaman ve menfaat sislerinin içinde, hayalleşip, mevcut-nâmevcut arası bir efsâne hüviyeti ile dondurulmuşlar. Din adamlarının keyfince kalıptan kalıba aktarılmışlar. Müdahale üstüne müdahale görmüş, ne İncil, İncil'dir, ne de Tevrat, Tevrat'dır... Ya sen, müslüman geçinen, sen, tek harfi dahi tahrife uğramamış Hak kelâmı, bu tevhit çerâğını beşeriyete getiren peygamberinin yolunda yürüyüp dünyayı aydınlatacak yerde, kendini niçin ondan mahrum edip karanlıklarda kalıyorsun?
Sayfa 107Kitabı okudu
Reklam
Genelev Mektupları
I. Tenime yabancılaştım, etime … Saçlarım o eski güzelliğini Çoktan yitirdi Şimdi yalnız bilmem neden Zaman zaman yüzüme vuran Bir utancı perdeliyor sadece.
Sayfa 37 - Kırmızı Kedi Yayınevi
Defterleri sular altında kalan ölüler Oydu ölüleri mevsimlerine göre Yazıya kaldıran Ölümüne kazanılmış bir zamanda Yalancı kahramanlar,gizli şehitler Herkesin defterinde bir yedek gece Başkasının karanlığından çalınmış ışık Nice nehirlerden sonra Vuruyor suyüzüne Bir zamanlar birinin defteriden düşürdüğü Batıklarda duran o belirsiz aydınlık
ışık, yalaz saçlı bir yalancı bin göz gibi bakıveren bir göz gibi akan ölü taşıyıcısı ellerime bir deliğinden fırlamış bin kütük kıllı pörsük bedeniyle yalanın yalanın yalınayak ürkünç ayaklarıyla takip etmekte matemim kalakaldın ellerimin üstünde. Nasıl da dönüp duruyoruz nasıl ki her seferinde ölü bir gecenin sandukası gibi ağır ve çileli yorulmuş ellerime. .
Sayfa 13 - Mitos YayıncılıkKitabı okudu
“Ayda bir şeyler yok... Boş, manasız, ölü… Hava yok ki canlı mahlûk yaşasın… Ölü taşlar, karanlıklar, uçurumlar, kayalar… Bu ışık da yalancı bir ışık… Kendi ışığı yok ki.. Güneşin ona attığı ışıkların aksidir bu gördüğün… Orada bir şey yok… Hiçbir şey yok…”
230 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.