''Sadece budalalar dünyaya kızarlar'' diye teselli etti kendisini.'' Taş, ağır olduğu sürece aşağıya düşer.'' Daima çocuk olarak mı kalacağım? Bu insanlara ruhumu sadece paraları karşılığında vermeye yönelik, mükemmel alışkanlığı ne zaman elde edeceğim? Eğer onların (ve böylece kendimin) saygısına erişmek istiyorsam, şunu anlamalarını sağlamalıyım: Zavallı biri olarak onların dünyevi mallarının kölesi olsam da, yüreğimle onların terbiyesiz kendini beğenmişliklerinin çok çok ötesinde, adeta bir tahtın üzerinde bulunuyorum. Onların aciz lütuf emarelerinden ya da küçümseyişlerinden, anlatılması olanaksız bir şekilde daha yüce bir konumdayım.''
Sayfa 78 - İlya Yayınları
Nelli de sonunda bağlanmıştı ona. Zavallı çocuk! Birgün böyle candan insanlarla karşılaşacağını, böylesine bir sevgi göreceğini hiç ummuyordu. Katı yüreği giderek yumuşamış, hepimize içten davranmaya başlamıştı. Eski inadı,hırçınlığı, güvensizliği bitmişti. Çevresini kuşatan sevgiye heyecanla karşılık veriyordu.
Sayfa 351
Reklam
Sosyal yardımlarla ayakta kalabilen, dört çocuklu, uyuşturucuların pençesindeki zavallı bir gencecik kadın onu sürekli istismar eden erkek arkadaşı tarafından tekrar hamile bırakıldığında çaresiz kürtaj olduğunda toplum onu ahlaken bir cinayet işlemekle suçlar. Ama bu kadın çocuğu doğurur ve çocuk bakımsızlıktan ve ihmalden (anne muhtemelen çok kötü bir işte çalışıp ona bakamayacaktır) ölürse bunun adı sadece Pazar Ekonomisi olur. Onu işe alıp düşük ücretle çalıştıran ve sürekli olarak yüksek vergiler ve sosyal yardımlar aleyhine oy kullanan sermaye sahibi ise pek tabii suçsuzdur. Buna denilse denilse çifte standart denir ve Püriten ahlak bence kesinlikle bu çifte standart üzerine kuruludur.
Sayfa 164Kitabı okudu
Zavallı çocuk, bilmiyorsun ki ebediyet sümüklü böceğin izleri kadar aldatıcı.
Sayfa 261Kitabı okudu
Kuşlara benzer kelimeler, odana dolarlar bir akşam. Nereden gelirler bilinmez. Kah çığlık çığlığadırlar. Kelime ormanda uyuyan dilber;şair. Uzaklardan gelen şehzade. Kelimeler benim sudaki gölgem, okşayamam onları öpemem. Gönülden gönüle köprü, asırdan asıra merdiven. Kelime, kendimi seyrettiğim dere. Kelime sonsuz. Kelime adem. Senin türben kelimeler. Yuvalanırken tırnaklarını kağıda geçirmek istiyorsun; Kağıda, yani ebediyete. Zavallı çocuk, bilmiyorsun ki ebediyet sümüklü böceğin izleri kadar aldatıcı...
Umutsuzluk içinde ne yapacağını bilemeyen Altın, bir taşın üzerine oturdu. Elbisesini yırtarak, sapsarı memesini çocuğun ağzına uzattı: –"Al bak, sütüm yok benim. İnandın mı şimdi. Sütüm olsa sana vermez miydim? Zavallı öksüzüm. Olmadığını anla da bana eziyet işkence yapmayı bırak artık. Ne dediğimi anlıyor musun? Konuşmak istiyorum işte, İstersen alay et benimle. Memelerimle de alay et! Ey tanrım ne büyük ceza bu!" Çocuk memeyi ağzına alır almaz sustu. Çocuk beklediğine kavuşmuş, diş etleri ile memeye iyice yapışmış, şapur şupur dudaklarını oynatıyor, küçük gözleri sevinçten açılıp kapanıyordu. —"Hey, ne oluyor sana?" dedi Altın. Kızgınlıktan çok çaresizlikten öyle konuşuyordu. "Tamam mı? Anladın mı şimdi? Az sonra daha çok bağıracak, daha çok ağlayacaksın…" Ama hayret! Bebek ağzını ayırmıyordu onun memesinden. Tam aksine, yüzü mutluluktan parlamaya başlamıştı! Altın, memesini hafifçe çocuğun ağzından çekti. Apak süt damladığını görünce bağırmaktan kendini alamadı. Şaştı kaldı. Tekrar verdi memeyi çocuğun ağzına, sonra yine çekti ve gerçekten süt geldiğini gördü… —"Tanrım! Yüce tanrım! diye bağırdı. Sütüm var benim, sütüm var! Beni duyuyor musun? Küçüğüm. Gerçek süt bu! Annen olacağım senin. Artık açlıktan ölmeyeceksin. Gök Tengri bizi duydu, zavallı yavrum!"
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.