Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Müslümanların azınlıkta veya gayr-i müslimlerin galip bulundukları ülkede, Müslümanlar nasıl hareket edeceklerdir? Zira küfre rıza gösterme ve küfür ahkamına tabi olma hakları yoktur. Bu hususta farklı rivayetler vardır. İbn Abidin: "Fetih'te bu konuda şöyle denilmektedir: Eğer görev verecek sultan (Ülû'lemr) yoksa veya kendisinden görev alınacak bir yetkili bulunmazsa -ki bazı Müslümanların yaşadığı bölgelerde olduğu gibi- o bölgelerde gayr-i müslimler hakim olmuşlar, Müslümanlar bir bakıma azınlıkta kal- mışlar veya Müslümanlar mahkûm durumda, gayr-i müslimler hakim durumdadırlar. (Kurtuba'da bugün olduğu gibi.) Bu durumda ne yapılmalıdır? Gerekli olan, Müslümanların kendi aralarından birine bu görevi vermeleridir. Onda ittifak etmeleri vaciptir. Onu kendilerine imam olarak seçerler, o da kadı tayin eder. Böylece kendi aralarında vukû bulan hadiselerin yargı organlarına aktarılması sağlanmırmam larda kendilerine Cuma namazı kıldıracak bir imam nasbederler." İnsanın mutmain olduğu, kabul edebileceği görüş de bu olsa gerek. Bu görüş istikametinde amel edilmelidir" hükmünü zikretmektedir. İbn Abidin'in: "İnsanın mutmain olduğu, kabul edebileceği görüş de bu olsa gerektir. Bu görüş istikametinde amel edilmelidir" demesinin sebebi; bazılarının gayr-i müslimlerin tayin ettiği kadılara müracaat edebileceği yolundaki görüşlerini reddetmek içindir.
Ibn-i Abidin'e göre domuz yağının ne şekilde olursa olsun yenmesi, alımı satımı ve kullanılması haramdır. Binaenaleyh domuz yağı ile imal edilen sabunlar da necistir. Ve kullanılamaz.
Reklam
Mukallit Hanefi mezhebinde genelde kabul gören "tabakât-ı fukaha sisteminde en son tabakayı, mukallit fakihler oluşturur. Bu tabakadaki fakihler; ictihad, tahric, tercih ve temyiz gibi mezhep içi faaliyetleri yapamazlar. Bu fakihlerin önemli bir özelliği, mezhebin hükümlerini ve rivâyetlerini ezberlemiş olmalarıdır. Bunun yanında telif ettikleri eserlerde fıkhî görüşlere esas olan ayet ve hadis gibi delilleri zikretmeyip sadece hükümleri naklederler. Haskefi, İbn Abidin (ö. 1252/1836) ve özellikle hicri sekizinci yüzyıldan sonra yaşayan fakihlerin bu tabakada olduğu söylenir.
Sayfa 104Kitabı okudu
Mezhep
Şu halde netice itibariyle: a-İslâm hukukuna göre, müctehid olmayan her müslümanın, bir ibadet, bir iş, bir amel yaparken, dört mezhebden birine uyması lazımdır. Hanefi, Mâliki, Şafi'î ve Hanbelî mezheblerinin dışındaki müctehidlerin mezhebleri tasnif edilmemiş ve hükümleri günümüze kadar muntazaman intikal etmemiştir. Bunun için ulema,
Resûl-i Ekrem Efendimiz: «Hamr'ın içilmesini haram kılan Allah onun satılmasiyle parasını da haram kılmıştır.» (İbn Abidin) hadis-i şerifiyle müskirâtın alınıp satimasının haram olduğunu beyan buyurmuştur. Büyük hadîs âlimlerinden İmam Tirmizî ve İbn Mâce hazretleri rivayet ediyor: «Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz, hamr yapmak kasdıyla üzüm sıkan, sıktıran, yani hamr imal eden, ettiren, içen, içmek kastıyla getiren, getirten, içirten, satan, parasını yiyen, satın alan, satın aldırtandan ibaret olan on kişiye lânet etmiştir:» (Mişkâtü'l-Mesâbih).
Para ile mukabele okumak !!!
Kur'an'ı Kerim okuma karşılığında para almak haramdır, caiz değildir. İbn Abidin alanın da verenin de günahkâr olduğunu söyler. İmam Birgivî, ihtiyaçlı iseler leş yesinler de bunu yemesinler, daha iyi olur, der.
Reklam
İbn-i Abidin Darr Endülüs ulemasından "Cami'ul Beyan İlim ve Fadlihi" adlı kitabında der ki: Gençlikte ilim, gençlikte ilim, gençlikte ilim taş üzerine yazı yazmaya benzer. Yani kalır demek istiyor. Ama daha sonraki kocanma yaşlarında yapılan ilim ise su üzerine yazı yazmaya benzer diyor. Ona göre, ona göre. Cenâb-ı Hakk çok özel bir nimet size takdim etmiştir. Allah-u Teâlâ şükrüne muvaffak eylesin. Ama istisnalar vardır. İbn-i Akil diye bir âlim vardır. Yedi yüz yıl önce yaşamıştır. Abdülfettah Ebu Gudde (Rahimallahü Teâlá) Kıymetü'z-Zeman Inde'l-Ulema adlı kitabında der ki: Yani İslam âlimleri nazarında zamanın değeri ve kıymeti diye bir kitabı vardır. O kitabı okutmuştum bir zamanlar. Orada diyor ki İbn-i Akil, yaşım doksan diyor. Yaşım doksan, yaşım doksan. Peki, neticede şu kalbimde diyor ilme karşı, kitaba karşı öyle bir aşk, öyle bir heves var ki yirmi yaşında delikanlıyken sahip olduğum aşktan, sevgiden, alakadan çok daha fazla diyor. Çok daha fazla diyor. Çok daha fazla diyor. Bunlar da vardır. Bunlar da vardır.
Ahvalü’n-Nisa kitabı ve İbn-i Abidîn hz
ihn-i Âbidîn söz konusu eserinin mukaddimesinde bu şerhi yapmasını şu şekilde ifade eder: “Tarikat-1 Muhammediyye sahibi İmam Birgivî'nin Zuhrü'l-Müteehhilîn isimli eserini bazi dostlarımizla okuduk. Hacmi küçük olmakla birlikte nazım olarak gayet latif yazılmıştı. Bu husustaki bütün mevzular da sözü fazla uzatmadan içine aliyordu. Lakin gayet muhtasar olmas hasebiyle olan mevzuların anlaşılması kolaylastırmak maksadıyla şerh etmeye karar verdim. Sonra ona Menheli'l-Väridin min Bihari'l Feyz alâ Zuhri’l-Müteehhilîn fî Mesâili'l-Hayz ismini verdim." ibn-i Abidin, matbu nüshasi elli iki savfa olan bu risalesini , 3 Zilkâde 1241'de (9 Haziran 1826) tamamladı
Sayfa 299Kitabı okudu
Bugün 48 Yaşında Adam Elif Cüzünden Bi Haber..
Alusizade tefsir sahibi büyük allame Mevlana Halidi Bağdadi'nin mürididir. İbn-i Abidin mesela yani en son Hanefi fukahasından en güçlü ulemadandır kendisi. Ve hayatı Mevlana Halid'le beraber geçmiştir. Mevlana Halidi Bağdadi kırk sekiz yaşında vefat etti. Amma kendisinden yaşlı olan binlerce insan ona intisap etmiştir. Ne özelliği vardı peki? Hatta ulema diyor ki: Yani Şerhul Akaidin Haşiyesi Hayaliye yazmış olduğu haşiyeyi okuyanlar bu adamın, bu adamın ne denli ilim sahibi olduğunu anlar. Ama o yazmış olduğu kitabı anlayan kim diyorlar. İşin hem zahir tarafı hem peki batın tarafında bir numara.
Kur'ân'ı Anlamak..
Günümüzün mantığı Batı'ya endeksli olduğu için Jakob, Salamon, Jorche, Michel bir olaya nasıl bakıyorsa bizim içimizdeki bazı gafiller de aynen öyle bakar oldu. Öyle değil işte! İncil'in lafzî tercümesi olur. Şimdiki Hristiyanların elindeki yamuk yumuk İncil, okursunuz ne anladıysanız odur. Şimdi Kur'an'ın anlaşılmasını da o eksene getiriyorlar. Bir meal hastalığı aldı gidiyor milleti. Mealle Müslümanlık olmaz. Mealle fetva verilmez. Hatta İbn Abidin' in belirttiğine göre tefsirden bile fetva verilmez. Çünkü ayetin nâsihi var, mensûhu var, mücmeli var, müşkili var. Sen ne anlarsın, işte anladığın kadar, zahirî kısır bir mana o kadar.
Nâsih: Tefsirde şer'i bir hükmün yerine yeni bir hüküm getirilmek suretiyle kaldırılması olarak tanımlanan bir teoridir. Mensûh: Hükmü yok edilmiş ya da geçersiz kılınmış. Mücmel: Ayrıntısı çıkarılmamış hesap, tafsilâtlı olarak açıklanmamış söz, müKitabı okuyor
99 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.