Silahsız Afrika’yı tamamıyla zapt eden bu yırtıcı, insafsız, müthiş Avrupalılar Asya’yı da paylaşıyorlar, bu tecavüzlerine soğukkanla, “Şark meselesi!” diyorlardı. Milyonlarca adamı insan yerine saymıyorlar, onlara hayvanlardan daha aşağı muamele ediyorlardı. Kendi memleketlerinde yalancıktan gülünç insaniyetler gösteren, şefkat pazarları, şefkat
– I –
Millî destanlar, tarihi vak’aları tasvirden ziyade milletin yüksek millî duygularını in’ikâs ettiren, tamamıyla ve yahut az çok tarihe müstenit bir ideal âlemi gösteren halk edebiyatı eserlerinden ibarettir. Millî destanlar (épopée) meselesini ciddi surette tetkik edenler Fransız (Roland), Alman (Nibelungen Lied), Rus ve Hintlilerin
"Bana bu dönemde İstanbul' dan hiç çıkmamış olan Refik Halit Bey yardım etti. Onun da merakı buymuş. Refik Halit Bey o sıralarda 'Anadolu Hikayeleri', 'Memleket Hikayeleri' diye hikayeler yazmaya başlamıştı. Onunla beraber biz kendimizi milli edebiyata bıraktık. Garp'tan değil de bizden çıkmış edebiyatı arıyorduk. Çünkü Halit Ziya Bey kızdığı vakitler, 'Evet,' derdi, 'bizim milli edebiyatımız, yani Edebiyatı Cedide, Şark'tan doğmuş bir güneşin aydınlığı değil, Garp'tan doğmuş bir güneşin aydınlığıdır."'
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
...ve şark halkları hem son derece zeki hem de imanlıdır, onlar medeniyet ve kültür yolundaki ilk eğitimlerini tanrılarıyla ilgili olarak yaparlar.
Mizraimli yağız insanlar, sabreden Usiri’nin şahsında iyiliksever bir kişilik görürlerdi...