Aradaki fark -varsa- yeni bir okuyucu üretmek isteyen metinle, sokakta rastlananlar gibi okuyucuların isteklerine karşı gitmeye çalışan metin arasındadır. Bu ikinci durumda, seri halinde ürünler için iyi bir formüle göre yazılıp kurulmuş bir kitap vardır elimizde; yazar bir çeşit pazar araştırması yapar ve kendini buna uydurur. Onun formüllere göre çalıştığı uzaktan anlaşılır; yazdığı çeşitli romanlar çözümlendiğinde, bunların hepsinde, adları, yerleri ve yüzleri değiştirerek hep aynı öyküyü anlattığı görülür. Okuyucu kitlesinin önceden istediği şeyi.
Sayfa 716 - Gülün Adı Üstüne Umberto Eco'nun AçıklamasıKitabı okudu
Hiç kimsenin bir şey öğrenmeye niyetli olmadığı, bilenleri de suçladığı bu toplumda, aradaki fark az olursa herkes hemen dikleniverir, onları susturmak için farkın anormal derecede açılması gerek. Bir de tepeden bakma zırhını kuşanmak elbette.
"Gereksiz ihtiyaçlardan koca bir dağ yarattık. Bir şeyler satın alıyoruz, sonra çöpe atıyoruz. Bir şeyler satın aldığımda veya aldığımızda ödemeyi parayla yapmıyoruz. Ödemeyi yaşamımızdan, para kazanmak için harcadığımız zamanla yapıyoruz.
Aradaki fark ise şu: Hayatı satın alamazsınız, hayat geçip gider... Özgürlüğünüzü kaybetmek korkunç bir şeydir."
- Siyaset, savaş, para... Bunlarla mı eğleneceksiniz, bunlarla mı mesut olacaksınız? Napolyon bütün savaşları kazandı, siyaseti biliyordu, çok da parası vardı, imparatorluğun hazinesi onundu, mesut olabildi mi? Belki de aradaki fark budur. Bir erkek bunların hiçbiriyle mesut olamaz. Sizleri mesut etmek için mutlaka bir kadın gereklidir ama bir kadın, evet, eğer kadınlar siyasetle, savaşla, entrikayla, parayla uğraşsalardı, bunların her biri onları mesut etmeye yetebilirdi.