Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Hepimiz biraz deliyiz. Fark şu ki hastalar bizden biraz daha delidir ve aradaki bu farkı unutmamak gerekir."
Aradaki fark
Koca kafalı karıncaların 0,3 mg ağırlığındaki beyinlerinde 1 milyon adet nöron bulunur
Sayfa 73 - Uğurböceği YayıneviKitabı okuyor
Reklam
“Hepimiz iki acıdan birini çekmeliyiz, disiplinin acısı ya da pişmanlığın acısı. Aradaki fark, disiplin ons ağırlığındayken pişmanlık ton ağırlığındadır. Sağlıklı ve dengeli yaşam için disiplin tam bir zorunluluktur.”
"Direnme gücüne sahip olanlar başkalarından farklı değildir. Aradaki tek fark , onların aklında belli bir hedef olmasın ve o hedefe ulaşmaya kararlı olmalarıdır. Direnme gücü, dikkatimizin kolayca dağılabildiği bir hayatta odağımızı koruyabilme yeteneğidir. Bedenimiz ve zihnimiz sınıra dayandığında bile yaptığımız işe yoğunlaşmayı sürdürmek, dikkatimizi dağıtmadan , etrafa bakıp birilerinin bizi geçebileceğinden endişe etmeden kendi kulvarımızda yüzmeyi sürdürebilmektir..."
özgürlüğün bedelinin büyük olduğunu biliyorum, tıpkı köleliğinki gibi; aradaki tek fark , özgürlüğün bedelinin zevkle ve gülümseyerek ödenmesi, bu gülümseme gözyaşlarıyla lekelense bile …
“Madde enerjidir; enerji de madde!.. Aradaki fark, gelip geçici bir hâldir... Eğer madde dediğimiz şey, kitlesini bırakıp ışık hızıyla seyretmeye başlarsa biz ona radyasyon-ışın, yahut enerji deriz... Yok eğer, enerji bilakis yoğunlaşır, katılaşırsa, durgun bir hâl alırsa, biz onun kitlesini tayin ve tespit edebiliyorsak, bu defa da ona madde, deriz...”
Reklam
Zengin ailelerin sekiz ile on yaş arasındaki çocuklarının aynı yaştaki yoksul çocuklardan daha kavrayışlı oldukları herkesçe bilinmektedir. Bu, zengin çocukların daha yetenekli olması demek değildir; aradaki fark tümüyle daha önceki hayat şartlarından ileri gelmektedir.
Çocukların "istop" oynadıkları gibi onlar da "kalbim sende" oynuyorlardı; aradaki tek fark birbirlerine kendi kalplerini gönderdiklerinden, o kalpleri zarar vermeden almak için çok özen göstermek zorunda olmalarıydı.
Sayfa 152
"Görüyorsun ama gözlemlemiyorsun, aradaki fark açık."
Fizikî dünya ile zihn aktüel ve aktüel olmaması bakımından birbirinden farklıdır. Mahiyet bakımından arada fark yoktur. Tanrı da, aktüel ve potansiyel bütün nitelikleri kendinde toplamasıyla, birbirinden farklı iki dünyayı bir araya getirir. Tanrı düşüncesi, doğal olarak insandaki iki farklı dünyayı bir araya getirdiği için, idealar dünyası ile fiziksel dünya arasındaki gediği kapatır. Aradaki mesafeyi kapatan Tanrı ile fizikî dünya ve insan, mahiyet bakımından birbirinden farklı değildir. Bunlar âdeta rasyonel bir bünyedir. Bunlar arasında mahiyet bakımından bir fark olmamakla birlikte, görünüm ve nicelik bakımından da mevcut ayrılık, zihinsel faaliyetle telafi edilebilmektedir.
Reklam
sadece bir aşk umudu…
Oyun bitti artık; aşk benim için bir hastalık oldu; kendimde bir tutkunluğun başladığını hissettim; sen daha düşünceli, daha ciddi oldun; bütün boş zamanlarını bana verdin; sinirlerin gerginleşti, huzurun kayboldu. Şimdi korkuyorum ve anlıyorum ki bu gidişi durdurmak, kendimizi toparlamak için harekete geçmek benim görevim. Evet, seni sevdiğimi söyledim. Sen de beni sevdiğini söyledin. Ancak aradaki ahenksizliği fark etmedin mi? Etmedin değil mi? O halde sonra edeceksin; ben uçuruma düştüğüm zaman. Bak benim halime, düşün benim kim olduğumu. Beni sevmen mümkün mü? Beni seviyor musun? Dün ‘Seviyorum, seviyorum, seviyorum’ dedin; ben de kesin olarak söylüyorum: Hayır, hayır, hayır. Beni sevmiyorsun, ama şunu hemen belirteyim ki yalan da söylemiyorsun. Beni aldatmıyorsun. Hayır denecek yerde evet diyecek insan değilsin. Benim sana anlatmak istediğim, duyduğun şeyin gerçek aşk değil, sadece bir aşk umudu olmasıdır.
“Seni akıl yürütürken dinlediğimde,” dedi [Watson], “konu bana da o kadar komik derecede basit geliyor ki, bunu kendim de rahatça yapabilirmişim gibi hissediyorum, oysa bana izlediğin yolu tamamen izah edene kadar muhakemenin her bir aşamasında afallayıp kalı- yorum. Halbuki ben de gözlerimin seninkiler kadar iyi gördüğünden eminim.” [Holmes] bir sigara yakıp kendini koltuğa atarken, “Elbette,” dedi. “Sen de görüyorsun ama gözlem yapmı- yorsun. Aradaki fark ortada. Örneğin, antreden bu salona çıkan merdiveni sen de defalarca kez görmüşsündür.” “Pek sık.” “Ne kadar sık peki?” “Herhalde yüzlerce kez gördüm.” “Peki o zaman kaç basamak var?” “Kaç basamak mı? Bilmem.” “Aynen öyle! Gözlemlemedin çünkü. Ama gördün.
Dinlerin çoğu insanların falanca peygamberin söylediklerine inanmasını istiyor diye dine güleceksek zamanelere daha çok gülmemiz gerekir. Modern zamanlarda Musa’dan, Buda’dan veya İsa’dan sözler aktaranlara gülüyorlar; ama aynı kişi bir Huxley’nin, bir Tyndall’ın veya bir Darwin’in adını verecek olsa onun sözü çiğ çiğ yutulur. “Bunu Huxley demiştir,” dediniz mi akan sular durur. Gerçekten de hurafelerden kurtulmuşuz! Öbürkü dinsel hurafe, beriki bilimsel; yalnız şu unutulmasın ki hayat veren manevi fikirler o hurafelerle gelmiştir; modern hurafelerse şehvet ve açgözlülük getirmiştir. O hurafeler Tanrıya tapmaya çağırıyordu; bu hurafeyse iğrenç saçmalıklara, üne ve güce tapmaya. Aradaki fark bu.
Silahını Öpen Adam
Kırlangıç Adam, “Ah… ama uzaklaşıyordun. Ne yapmak istiyor olursan ol, aradaki fark sadece kelimelerde. Ona doğru gitmek benden uzaklaşmak demek. Birini söylüyor olmamız sadece bir dil oyunu.”
Sayfa 115Kitabı okudu
240 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Kıskanmak, ilk olarak 1937 yılında Tan gazetesinde tefrika olarak yayınlanmış daha sonra ise 1946 yılında ilk defa roman olarak yayımlanmaya başlamış bir metin. İlk bakışta kitabın ismi nedeniyle okurda sanki iki sevgili veya eş arasında bir şeyler okunacakmış gibi bir hava verse de aslında durum hiçte öyle değil. Romanda karşımıza çıkan dört
Kıskanmak
KıskanmakNahid Sırrı Örik · Everest Yayınları · 20221,364 okunma
1.500 öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.