Seversin kavuşamazsın aşk olur.
Birileri bunu yazıya döker, yazar olur
Birileri bunu sinemaya yansıtır, yönetmen olur.
Birileride bunu satın alır okur ve okur olur.
Ben ve şuan bu yazıyı okuyan arkadaşım, üçüncü seçenekten yolumuza devam edelim.
Türk Tarih Şuurunun İmtihanı
✮ ✮ ✮
Tarih, üreten ve yeni keşifler yapan insanların tarihi nasıl değiştirdiklerini her zaman yazar. Toplumların kurumsallaşmasıyla üretim ve keşifler söz konusu olduklarında ileri ve geri kalmış iki toplum meydana gelir. Uzun sürmeden bu iki toplum arasında çatışma başlar. Akabinde iç değişim ve dönüşüm
Esed'in Yönetim Biçimi Hakkında
✵ ✵ ✵
Toplumların bir bütün olma duygusu sonucu oluşan devlet aygıtı, kitle halinde bir kimliğin yaşam serüveni olmuştur. Devlet kimliğini, bir coğrafyada sürdürme amacı bazen karşılıklı dost, bazen de karşılıklı düşmana sebep olmuştur. İnsan doğasında mevcut olan devlet düşüncesi, sorumluluk ve
''Önce, büyük büyük düşündüm.
Sonra, büyük büyük yaşadım.
Ne varsa, onlar aldı.
Şimdi, bana – küçük / bir ölüm kaldı.''
Nasıl mıyım?
Bunu bir mektup gibi farz et. Gitmesi için yazılmış ama gitmesi gerekene hiç ulaşamayacak bir mektup gibi..
Ben kaç gündür sadece dua ediyor ve yazıyorum başka yapacak hiç bir şeyim yokmuş gibi. Aslında gerçekten
Buram buram Virginia Woolf...
Böyle diyerek başlamam en uygunuydu.
Kendisi "yaşam öyküsü" olarak adlandırmış bu eseri. Kim üç buçuk yüzyıl yaşar ki yaşam öyküsü olsun deriz biz de. Orlando üç buçuk yüzyıl var olsa da, 36 yaşındayken bitiyor kitap. Aslında bu kahramanı ölümsüzleştirmiş sanki Virginia. Orlando onun için biricik aşkı Vita
İnsanlık, Birinci Dünya Harbi ile sarsılmakta. 100 yılın ardından arka sayfalarında gizlenmiş büyük yangınlar, buhranlar ve insanlık trajedisiyle tarihine kara bir danga vurulmuştur. İyi ile kötünün mücadelesi var olma savaşını verirken; her asrın tamda gecenin çöktüğü yerde filizlenen umutlar vardır. Karanlıklara aydınlık olsun diye, zafer
Yalnızlık Paylaşılmaz şiir seven sevmeyen herkesin anlayarak okuyabileceği anlamlı, kaliteli bir eser.
Mehmet Kaplan'ın bir yazısıyla başlıyor:
"Kelimeler ile gerçek arasında bir uçurum vardır. Hiçbir kelime gerçeğin yerini tutmaz.
Kelimeler gerçeğin uzak ve suni işaretlerinden ibarettir. Biz gerçeğe bizzat yaşayarak ulaşırız.
Fakat onları anlatmaya kalkınca kullanıla kullanıla yıpranmış, bizim yaşantılarımıza tekabül etmeyen
kelimelerle karşılaşırız. (...) Öyleyse her şeyi yeniden yoklamak, dilin aldanışlarına kapılmamak
lâzımdır. Bu nasıl olur? Paradokslarla. Zira paradoks bilinen kelimelerin manalarını siler.
Paradoksla yeni hakikatlere ulaşılmasa bile, hiç olmazsa, dilin o aldatıcı büyüsü yok edilmiş olur.
Özdemir Asaf'ı paradokslu bir üslup kullanmaya sevkeden psikolojik amilin bu arzu olduğunu
sanıyorum."
Mehmet Kaplan hocanın yazısının ardından o muhteşem dizeler geliyor adeta doğru bir kitap seçtiniz dercesine:
"Her insanın bir öyküsü vardır,
ama her insanın bir, şiiri yoktur."
Öyle değil mi sahiden? Her insanın iyi ya da kötü bir hikayesi var. Ama şiir herkese nasip olmuyor.
Neler yok ki kitapta: Aşk, yalnızlık, ölüm... Mısra mısra altını çizeceğiniz dizeler... Size hitap eden birkaç dizeye mutlaka rastlıyorsunuz. Ben de beni anlattığını düşündüğüm birçok dizeye rastladım. Birçoğunu da siz değerli okurlar ile paylaştım. Kim bilir belki de "bu kadarı fazla" dedirtmişimdir ama bir dizeyi paylaşsam hatrı kalıyordu diğer dizenin. O nedenle beğendiğim dizeleri buraya da ekleyerek sizleri sıkmayacağım.
Şairin en sevdiğim eseri oldu. Gönül rahatlığıyla öneriyorum.