Ne zaman bir bülbülün sesi duyulsa, uzak bir uğultu gibi şarkılar ruhumuzu sarsa ya da aşk ile vatan içimizde aynı anda tutuşsa, gidip o meşhur Selanik türküsüne düşer gönlümüz. Evet, her seferinde, bülbülüm altın kafeste. Sesin düğümlendigi, sözün sınırlandığı, hançerenin(gırtlağın) sustuğu bir an. Bülbül kafeste tutsak, kafes aşka düşmenin sembolü, özgürlük kavuşmak. Bülbülün kaderini sesinden tanırız. Ben sana dayanamam yârim/ben sana aldanamam.
Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti
Mayıs. Seni bir şiire düşündükçe kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi
uçucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma. Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük usulca düşüyordu bir kağıt aklığına, belki de
ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma.
Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha. Aşk mıydı, değil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi? "Eylül'de aynı yerde ve
aynı insan olmamı isteyen" notunu buldum kapımda. Altına saat: 16.00
diye yazmıştın, ve saat 16.04'tü onu bulduğumda.
Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
Takvim tutmazlığını
Aramızda bir düşman gibi duran zaman'ı
Daha o gün anlamalıydım
Benim sana erken
Senin bana geç kaldığını...
Murathan Mungan
" Her şeyin bir ruhu var çünkü her şey aynı fikirden oluşur.
...
-Mutluluk ve korku ?
-Hayır Gılgameş..
Mutluluk ve korkunun, aşk ve nefretin ruhu yok! "