Yazarın ilk okuduğum kitabı Vahşetin Çağrısı'ydı. O kitaptan da çok etkilenmiştim. Bu kitabını ise kütüphanemde uzun süre durmasına rağmen okuduğum kitaptan etkilenerek okumaya başladım.
Jack London' un yazar olma öyküsünü anlattığı yarı otobiyografi kitabıymış. Üst tabaka ve alt tabaka arasında ki kültür farkının sahte bir yaşamdan ibaret olduğuna değinmiş yazar. Verdiği mesajlar ve yazar olma azmi uğruna çektiği sıkıntılar ile beni en fazla etkileyen kitaplar arasına soktu. Ayrıca bireycilik ve sosyalistlik üzerine yapılan ironik eleştiriler de çok etkileyiciydi.
İçinde felsefe, aşk, dürüstlük, yaşama azmi, çalışma azmi, verilen sözlerin tutulması, canı uğruna ideallerinden vazgeçmeme, ailenin önemi, dostluğun önemi ve daha sayamayacağım konularıyla muhteşem bir şaheserdir. Kitap başlarda sizi bu ne dedirtebilir ama biraz sabırla okuyunca kopamayacağınızdan eminim. İçinize işleyeceğine eminim. Muhteşem betimleme, muhteşem kurgu. Bugüne kadar okuduklarım arasında en iyi 3 kitaba girmiştir kendisi. Okuyunca etkisinden çok çıkamayacak, romanın içindeki Martin Eden olacaksınız.
Çok daha fazlasını yazmak isterdim ama okuyun dile getiremediğim çok şey var bu kitapla ilgili.
Kesinlikle tüm okuyuculara mutlak tavsiyemdir. Okuyun, okutun, yayın, paylaşın...