Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
İlk kez 1920 yılında, Tasvir-i Efkâr gazetesinde tefrika edilen Gönül Hanım,
Türk edebiyatında Orta Asya'dan söz eden ilk roman niteliğini taşıyormuş.Gönül Hanım, milliyetçilik akımının etkisiyle yazılmış, Türklerin anayurduna ve Orhun Abidelerine dikkat çeken tezli bir roman.Kişisel olarak hangi tezi savunursa savunsun, tezli romanları okumaktan hoşlanmıyorum.
Macar, Tatar ve Osmanlı Türklerinden oluşan bir grubun Türklerin kökenlerini araştırmak için Kültigin Abidelerine doğru yaptığı yolculuğun anlatıldığı kitapta, Osmanlı aydınlarının Turancılık tartışmalarında görüş ayrılığına düştüğü Macarların ve Tatarların Türklüğü konusu da genişçe yer almış.Turancılık konusunda hiçbir bilgim yok, ancak okuduğum kadarıyla, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Gönül Hanım'da dil, tarih ve sanat konularında Ziya Gökalp'in fikirlerine yakın dururken, romanının bütününe bakıldığında İsmail Gasparalı'nın dilde, fikirde, işte birlik prensibini benimsediğinin altı çizilmiş.İslamcılık akımının etkisi de hissedilen kitapta, Turan öz eleştirisinin yapıldığı konunun uzmanlarınca belirtilmiş.
Tez romanı olmasının dışında ben Gönül Hanım'ı bir gezi kitabı zaman zaman da tarihsel, bilimsel bir anlatı gibi hissettim.
Edebiyatta dönemleri, var olan akımların edebiyattaki etkisini görmek hoşunuza gidiyorsa bir özelliğiyle de olsa ilkleri okumayı seviyorsanız okuyun derim.️
Arka Sokaktı, Serindi, Tenhaydı, Ankara'da, Geceydi...
Korku Yokuş Aşağıydı, Anıl Mert Özsoy'un ilk kitabı.Beş bölüm, on dört öyküden oluşan kitabın ruhunu en güzel yansıtan sanırım bu bölüm başlıkları.Anıl Mert Özsoy, arka sokaklarda geziniyor, öykü kahramanları arka sokaklara ait, sert, acımasız yaşamların insanları.Bildiğimiz, bilmezden geldiğimiz, pek çok gerçeği yüzümüze vuruyor Anıl Mert Özsoy. Çarpıcı bir ilk kitap okuduğumu söylemeliyim.Kimi bölümlerdeki öykülerin bağlantılı oluşu, üstüne ayrıntı zenginliği buradan bir roman çıkardı dedirtti bana.Aklımda Nalan, İyi Hal, Asya'nın Derdi en çok sevdiğim öyküler oldu.
1974 de yayınlanmış ve oldukça ilgi görmüş ve dahi Hollywood tarafından filminin çekilmesi için yayın hakkını almış olduğu kitap.
Kitap, Bermuda Şeytan Üçgeni olarak anılan bölgede yaşanan uçak ve gemi kaybolmalarını kronolojik sırada incelemiş, yaşanan bu olaylarla ilgili o dönem içinde yapılan bilimsel ve bilimsel olmayan açıklamaları da objektif olarak ele almıştır. Yine UFO'ların üçgenle baglantiları ile insanlığın tarihsel varoluş surecinde kadim medeniyetlerden(Atlantis, Mısır, Asya, Hint, Yunan) günümüze yansıyan ve net bilimsel açıklamalar getirilmeyen destan ve bulgular da gizem duygularımızı atesleyecek şekilde işlenmiştir.
Atatürk'ün ileri sürdüğü Türk Tarih Tezi ve ardından
Mu Kıtası:
1930'lu yıllarda Mu kıtasını araştırması üzere Meksika'ya gönderilen Tahsin Beğ'in yazdığı
14 rapor ve öne sürdüğü iddialar...
Öncelikle Atatürk'ün şu sözüne değinmek isterim:
"Ecdadımızın büyük imparatorluklar kurmuş, uygarlıklar yaratmış. Bizim görevimiz bunları aramak, incelemek, kendi milletimize ve dünyaya tanıtmaktır..."
Diyerek Türk'lerin kökenlerini ve Orta Asya'ya gelmeden önce nerede yaşadıklarını merak etmesi üzere gelişen araştırmaları ve uğraşları...
Tahsin Beğ'in yazdığı raporlar başta Atatürk'ün ilgisini, dikkatini çekmekle beraber hoşuna gitmiştir.
Fakat Tahsin Beğ'in yazmış olduğu 7 ve 14. Raporlarda gördüğü düş kırıklığı olsa gerek. Tahsin Beğ'den istenilen, şahsi kanaatim objektif ve aynı zamanda Churchward'ın yapmış olduğu araştırmalara yönelik yazılar idi.
Lakin öyle olmadı ve bunun üzerine Atatürk'ün Churchward'ın 4 kitabına ulaşıp araştırıp okuması ve daha fazlası fakat çokça uzun...
İleri sürdüğü tezi kesinleştirdi ve şu sözünü doğruladı "Türkler Orta Asya'ya kayıp kıta Mu'dan gelmişlerdir."
Tabii ki bu sözünün altını dolduracak bir sürü neden ve araştırma söz konusu, bunlar Atatürk'ün ölmesi ile birlikte, yapmış olduğu araştırmalar saklı kalmış lakin yazarın da söylediği üzre bugün tüm ayrıntıları ile gün ışığına çıkmış bulunmakta...
Okunmaya değer bir kitap...
Ve Kapanışı Atamızın şu sözleriyle yapıyorum:
"Türk milleti! Sen Anadolu denilen yurda sonradan gelme değil, ilk yerleşip medeniyet kuranların çocuklarısın..."
Taraf tutularak yazılmış biyografik bir eser. Tamamen çöp değil ama çok da özgün değil. İçinde eserlerinden örnekler de var, hayat öyküsü de, hakkında yazılmış şiirler de. Bediüzzaman çağın en önemli isimlerinden biri ve Akif’ten bahsederken isminin geçmesi çok normal ama bu ne yazıkki doğru bir şekilde kullanılmamış. İmkanı olan her yerde Bediüzzaman’a atıf yapılmış. Bütün bunlar eserin Yeni Asya camiasıyla sınırlı kalacağının işareti olmuş. Akif gibi bir kamet çok daha incelikli biyografileri hak ediyor.
Nerden başlasam bilmiyorum. Kitabı elime ilk aldığımda öncelikle Fil Saatini araştırdım. El-Cezeri Tarafından Yapılan ve o dönemin çok ilerisinde bir teknik Kullanılan filli su saati. 800 yıl kadar önce El-Cezeri, o dönemde İspanya'dan Orta Asya'ya kadar uzanan İslam dininin evrenselliğine beslediği hayranlığı göstermek amacıyla bu saati tasarlamış. Evrensel bir saate ihtiyaç duyulmayan 1200'lü yıllarda icat edilen Fil Saati, gece ve gündüz farklarını hesaplayabilen robot biliminin ilk örneğidir. Bu bilgiler ışığında kitabın konusuna gelecek olursak. Bir cinayetle başlayan olay örgüsü ve iç içe geçmiş hayatlar. Biraz bilim kurgu biraz cinayet barındırıyor satırlar. Eğer sıkı bir Dark izleyicisiyseniz bu kitabı da beğeneceksiniz. Taşların yerine oturduğunu ve karelerdeki eşleşmeleri yakalayacaksınız. Kaleminize sağlık.
️"Doğa tarafsızdır. İnsan doğadan güç alıp onun çöle de çevirebilir, çölleri çiçek bahçesi de yapabilir. Kötülük atomlarda değil, insanın ruhundadır."
️"Duasız üşürdü yürekler. Bir dua edeni olmalıydı insanın bir de dua ettiği.."
️"Bazı şeyler için zaman şimdidir. Öncesi erken, sonrası ise geçtir."
Hayatını kaybeden bir iş adamının azimli güzel kızının iflas etmek üzere olan iş yerini toparlamaya çalışması ile başlıyor.
İş ortağı olmak için gelenlerle başı derde girse de sonunda onu ve şirketi kurtaracak biri gelir. Katar arabı iş adamı Amer.
Karşısında Türk iş adamını beklerken inatçı olduğu kadar güzel olan bir Asya ile tanışır. Bu ortaklığı ikisi de istemese de farkında olmadan birşey onları birbirine bağlar.
Aşkın dil din ırk renk tanımadığını insanın sevince nelere katlanabildiğini eğlenceli bir şekilde anlatan romantik komedi tadında güzel bir kitaptı..
Arap iş adamının oraya gelmesi tesadüf müydü?
Asya şirketi kurtarabildi mi?
iki farklı ülkenin insanı nasıl anlaşabildi?
Bütün bu soruların cevabını benim gibi arada gülerek arada şaşkınlıkla onlarla yaşayarak okumak istiyorsanız kesinlikle tavsiye ederim..
Şimdi aslında inceleme yazmıştım Ölüm Oyunu hakkında. Ama boş kafa ile tekrar yazayım dedim kitabı elime alınca. Japon edebiyatını genel olarak çok beğenen biri olmama rağmen Ölüm Oyunu benim için çok farklı bir yere oturdu. Nedenleri birazdan aşağı sıralayacağım ama önce biraz konuşmak istedim.
Öncelikle dediğim gibi çok fazla seviyorum Japon
(Asel) Asya'yı İlyas mı yoksa Cemşit(Baytemir) mi hak ediyordu ?
.
.
.
Çok güzel bir kitap olmasına rağmen filmin gölgesinde kaldığını düşünüyorum..
.
.
.
Sevgi neydi?
..Sevgi Emekti...
tarihi roman
Eser: Mürdüm
Yazar: Osman Karatay
Yayınevi: Ötüken
Sayfa:176
Tarihçi Prof.Dr.Osman Karatay'ın yazdığı ve Ergenekon destanı öncesi Orta Asya Türk Tarihini anlattığı çok güzel bir roman okudum. Roman da Yaburguların lideri Dede Kuvluk Bat ile torunu Edin arasında geçen zamanla ise Kuvluk Bat'ın çevresi ile torunu Edin'in arkadaşları arasında geçen
