"Hep güneşi kovalamışız."
"Evet, güneşi kovalayarak, yurt, devlet, hanedan, din, alfabe değiştire değiştire, Orta Asya'dan Küçük Asya'ya, Anadolu'ya gelmişiz, ancak burada sükûn bulabilmişiz. Biz Batı Türkleriyiz.
Hümanizm adı altında insanı öne çıkaran ateistler neden insanlığın uğradığı krizleri görmezden geliyorlar? Afrika, Asya ve Güney Amerika sömürgeleştirilerek yoksullaştırılırken neden bu ateistler o bölgeleri geliştirecek ve refaha eriştirecek bir formül üretemediler? Anılan bölgelerde kurulan ateist komünist yönetimler, neden o bölgelerin mağduriyetini artırmanın ötesinde bir katkıları olmadı?
Geceyi gördü mü çükü kalkandan bu memlekete mizah yazarı bile olmaz! Otobüsün kalkıyor. Gidiyorsun. Trenin kalkıyor. Gidiyorsun. Uçağın, traktörün, bisikletin kalkıyor. Hep, heep gidiyorsun. Çükün kalkıyor; gidiyorsun. Uzak Asya'dan topuklayıp, zahmet edip taa buralara kadar geldin. Hoşgeldin! Hoşgeldin de, organlarını neden yanında getirdin! Sen bende yatıya kalabilirsin, ama onlara yer yok! Vücutsuz yaklaş yanıma, seni seviyorum de; ben de sana leblebi pastası vereyim, ben de sana Kırmızı Başlıklı Kız'ı eroine alıştıran ormandan sözedeyim, ben de sana bok rengi çiçekler açan sardunyalardan, bunayan yaşlı şairlerden konu açayım! Açıl çocuk! AÇIL LEN! İçine, seni etinden bir ruh parçası olarak almaya gireyim.
-"N'aber?!" diyor arkadaşım.
-"Önce özetler!" diyorum eskiden olduğu gibi.
Neyse, Ankara'nın gündeminde: Seni Köpekler Gibi Seviyorum!
445'te Bleda ölünce yerine Attila tek başına Hun İmparatorluğu'nun hakimi oldu. Artık iktidarının zirvesine ulaşarak, o devir Asya ile Orta Avrupa'nın tek hakimi durumuna yükselmişti. Ona karşı koyacak hiçbir kuvvet kalmamıştı. Bunun psikolojik belirtisi olarak savaş tanrısı Ares'in uzun zamandan beri kayıp olduğu düşünülen kutlu kılıcını bir Hun çobanı bularak Attila'ya getirdiği söylentisi yerli Avrupa toplumları arasında yaygınlaşmıştı. O devir inanışına göre Ares'in kutlu kılıcının Attila'nın eline geçmesi artık yeryüzüne hükmetme yetkisinin Tanrı tarafından ona verildiğinin işareti sayılıyordu. Sadece psikolojik açıdan değerli olan bu söylenti Avrupa'da 20. yüzyıla kadar Attila'nın ününün ulaşmasını sağlamıştır.
445'te Bleda ölünce yerine Attila tek başına Hun İmparatorluğu'nun hakimi oldu. Artık iktidarının zirvesine ulaşarak, o devir Asya ile Orta Avrupa'nın tek hâkimi durumuna yükselmişti. Ona karşı koyacak hiçbir
kuvvet kalmamıştı. Bunun psikolojik belirtisi olarak savaş tanrısı Ares'in uzun zamandan beri kayıp olduğu düşünülen kutlu kılıcını bir Hun çobanı bularak Attila'ya getirdiği söylentisi yerli Avrupa toplumları arasında yaygınlaşmıştı. O devir inanışına göre Ares'in kutlu kılıcının Attila'nın eline geçmesi artık yeryüzüne hükmetme yetkisinin Tanrı tarafından ona verildiğinin işareti sayılıyordu. Sadece psikolojik açıdan değerli olan bu söylenti Avrupa'da 20. yüzyıla kadar Attila'nın ününün ulaşmasını sağlamıştır.
Bizler Asya'nın bağrından çıkıp Orta Doğu'ya , sonra da Küçük Asya'ya ve Batı Anadolu'ya yüzyıllarca süren bir yolculuğun ardından geldik. Bu o kadar uzun süren bir yolculuktu ki şeklimiz ve şemalimiz bile değişti. Gözlerimiz büyüdü, tenimiz beyazlaştı. İnandığımız Tanrı dahi değişti. Orta Asya'nın şamanlarından geriye bizde çok az şey kaldı.
Orta Asya'nın doğusu ise yüksek yaylalar ile kaplıdır. Doğu Türkistan’dan başlayarak Mançurya’ya ulaşır. Moğolistan'ın güney ve doğu bölümlerindeki yaylalardan geçerek, Amur Irmağı havzasına kadar uzanır. Bu geniş alanı Moğolistan platosunda Altay Dağları, batıda Tanrı Dağları, doğuda Kingan Dağları'nın yükseltileriyle kesmektedir.
Küçük Asya için Yunancada 'doğu' anlamına gelen 'Anatole' sözcüğünden türetilen 'Anadolu' adı kullanılmaya başlandı. Avrupalılar daha basit bir isim buldular ve 12. yüzyılın sonlarında Türkler tarafından fethedilen topraklara 'Türkiye' adını verdiler ve sözcük ilk kez İtalyancada 'Turchia' olarak kullanıldı.
Neolitik müziğe dair en zengin örnekler Çin'den kaynaklanmıştır. Henan eyaletindeki Jiahu köyünde bulunan mezarlar, Peiligang kültürüne ait sayısız nefesli çalgı içerir; kuş kemiklerinden yapılan bu çalgılann üzerinde, gerçek anlamda müzik dizileri oluşturacak derecede titizlikle konumlandırılmış delikler vardır. 7000 yıl öncesine dayanan
Avrupa için başka, Afrika, Asya ya da islam alemi için başka insan hakları yoktur. Yeryüzündeki hiçbir halk kölelik, despotluk, zorbalık, cahillik, karanlıkçılık için ya da kadınların köle olması için yaratılmamıştır..
Bir biz vardık cihanda, bir de küffar... Zafer sabahlarını kovalayan bozgun akşamlar İhtiyar dev, mazideki ihtişamından utanır oldu. Sonra utanç, unutkanlığa bıraktı yerini, "Ben Avrupalıyım" demeye başladı, "Asya bir cüzzamlılar diyarıdır." Avrupalı dostları, acıyarak baktılar ihtiyara ve kulağına: "Hayır delikanlı" diye fısıldadılar "Sen bir az gelişmişsin."
m.ö. 209 yılında çin'in ilk büyük hanedanı han kurulmuştu. aynı esnada onların yeni yükselen hanedanına karşı mo-tu'nun gücü orta asya'da hızla yayılıyordu. hun saldırılarına karşı durabilmek maksadıyla imparator kao-tsu, bazı önlemlere başvurmak zorunda kaldı. savunma tedbiri almak için faaliyetlere başladığında, ilk önce m.ö. 201 yılında han bölgesi kralı hsin'i, ma-i bölgesi'nde sınırlarını hunlara karşı korumak, savunma yapmak ve onları durdurmak maksadıyla gönderdi. ama durum tersine gelişti. aynı yılın sonbaharında uzun süre mo-tu'nun güçleri tarafından kuşatma altına alınan hsin, barış için birkaç defa hunlara elçi gönderdi. onun sık sık hunlarla ilişki kurması, han hanedanı imparatoru tarafından hain olarak suçlanmasına yol açtı. aleyhine gelişen durumu kavrayan hsin öldürüleceğinden korkarak ma-i şehrini hunlara teslim etti. hatta t'ai-yüan şehrini ele geçirmelerine yardım etti
Zavallı çocuklar! Sizin o mini mini elleriniz eski Asya vahşetinin kullandığı ve birkaç asırdan beri insanlığın ağır yükü altında inlediği esaret zincirlerini kırmak için değil, belki kendiniz gibi küçük kuşları, güzel çiçekleri okşamak içindir.