Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Orta Asya'da, yazılı kaynaklara göre altıncı yüzyılda Türk adlı bir kavim ortaya çıktı. Çeşitli nedenlerle kavim asırlar sonra dünyaca başka eşi görülmeyen yüzyıllar sürecek bir göçe başlayarak Batı Asya, Orta Doğu, Mezopotamya ve Anadolu topraklarında kademe kademe hüküm sürdü. Türklerin ilerlemeleri Küçük Asya adı verilen Anadolu'nun batısında Roma İmparatorluğuyla karşılaştıklarında durdu. Yüzlerce yıldır Araplar, Slavlar, Hunlar, İranlılar, 'Bulgarlar ve Macarların tıkanıp kaldıkları yerde Türkler de yolun sonuna gelmişlerdi. On beşinci yüzyılın ortasında, 19 yaşındaki bir genç bütün dünyanın kaderini değiştirecek bir olayı gerçekleştirmek üzereydi.
Atlantik'in dibinde bir kitap var. Anlatacağım, işte onun öyküsü. Belki nasıl sonuçlandığını biliyorsunuz: o tarihte gazeteler yazdı, bazı yapıtlarda da belirtildi: 14 Nisan 1912'yi 15 Nisan 1912'ye bağlayan gece, Titanic gemisi, Newfoundland açıklarında battığında, en ünlü kurbanlarından biri de, İranlı bilge ozan, gökbilimci Ömer Hayyam'ın
Reklam
Malezya'dan Nijerya'ya kadar Asya ve Afrika'daki bütün müslüman topluluklar sevinçle dalgalandı. Birçok şehir Mustafa Kemal Paşa'nın resimleriyle donatıldı, Gazze'de ve Nablus'ta pencerelere Türk bayrakları asıldı. İngilizler Nehru ile öteki Hint önderlerini hapsetmişlerdi. Önderler, kaldıkları koğuşları Türk zaferi şerefine çiçekli dallarla süslediler. Bu olay müslüman olmayan sömürgelerde de bağımsızlık ve özgürlük ümidini yeşertecekti. Tarihin akışı değişiyordu...
Evcilleştirilen ilk hayvanlar olan koyunların ve keçilerin, yaygın bir şekilde dinsel törenlerde kullanıldıkları ve kurban edilmek üzere yakın otlaklarda beslendikleri bilinmektedir. Daha da önemlisi, koyunlar evcilleştirilmeden önce, tekstil faaliyetlerinde değerlendirilmeye müsait olan yünden yoksundu. Darby'ye göre, uygarlığın ilk merkezleri olan Güneydoğu Asya ve Doğu Akdeniz'de tavuk, "beslenmeden ziyade, kutsal nedenlerle veya bir kurbanlık olarak" kullanılmıştır. Sauer şunu ekler; evcilleştirilmiş kümes hayvanlarının "yumurta ve et kaynağı olma niteliği, görece bu hayvanların evcilleştirilmelerinden sonra ortaya çıkan bir sonuçtur." Yabani sığırlar vahşi ve tehlikeliydi; ayrıca ne öküzlerin uysallığı ne de hadım edilmiş böylesi hayvanların sonradan değiştirilen et sertlikleri öngörülmüş olamaz. Büyükbaş hayvanlar ancak ilk tutsaklıklarından yüzlerce yıl sonra sağılmaya başlanmıştır; ayrıca çeşitli temsiller, bu hayvanların, ilk kez, dini geçit törenlerinde koşum hayvanı olarak kullanıldığını göstermektedir.
Sayfa 120
TÜRKİYE Batı ile İslam dünyası arasındaki ilişkiler, bölgede ve dünyanın geri kalanında savaş ile barışın kaderi büyük ölçüde Türkiye'nin geleceğine bağlı. 2030 yılından önce 100 milyonluk nüfusa ve yüzyılın sonundan önce 150 milyonluk nüfusa ulaşabilecek bu ülkenin karşısında üç gelecek olacak: 1- Avrupa Birliği'ne kabul edilirse, eksik olan Müslüman boyutunu katıp, Birliğin evrensel misyonuna tekrar kavuşmasını sağlar. Türkler bugün bu seçenekten yana; 2- Orta Asya'da biraz da Amerikan petrol şirketleri adına yöneteceği bir imparatorluğun merkezine dönüşür. Eğer Türkler, Avrupa yolunun sonsuza dek onlara kapalı olacağına inanırsa, eninde sonunda bu ikinci seçenek gerçekleşir. 3- Biri Avrupa'da, diğeri Orta Asya'da üçüncüsü de Güneydoğusunda olmak üzere ÜÇ PARÇAYA AYRILABİLİR. Birinci çözüm Avrupa için, ikincisi ABD için en iyi seçenek olur. Üçüncü çözümse; eğer barışçı bir şekilde gerçekleşmez ise DÜNYADAKİ FOSİL ENERJİ kaynaklarının yarısı bulunan bölgede uzun süreli bir kargaşa ortamı başlatabilir.
Sayfa 289Kitabı okudu
Asya yakası yine yaldızlı, çırpıntılı sularda şimşekler çakıyormuş gibi, İstanbul'dan gelen kocalarla, sevgililerle dolu bir sürü ufak sandal yalılardan gelen hanımlarla çocuklarla dolu başka sandallara rastlayarak, durdurularak, etrafları çevrilerek Avrupa sahiline doğru koşuyorlar. Büyükdere kahvelerinde kulağımıza kopuk kopuk musiki ve şarkı sesleri geliyor; kartallar Yuşa tepesinin etrafında uçuyor, martılar suları sıyırıyor, yunus balıkları geminin etrafında yüzüyor, Karadeniz'den gelen serin hava yüzümüze çarpıyor. Neredeyiz? Nereye gidiyoruz? Bu hülya ve sarhoşluk anında, Boğaz sahilleri üzerinde iki saatten beri gördüğümüz her şeyin bıraktığı hatıralar, zihnimizde, İstanbul'dan on defa büyük, dünyanın dört bir tarafından gelmiş insanların oturduğu Allah'ın bütün nimetlerinden nasibini almış ve daimi bir bayramı yaşayan tek mucizevi şehir tasvirinde birbirine karışıyor ve bu tasvir bizi hüzünle ve imrenme duygusuyla dolduruyor.
Reklam
Hindistan, özellik de Nepal, hayallerime gireli tam sekiz sene oluyor. Her iki kültür de beni kendine çekti durdu bunca sene. Vücuduma ilk virüsü salansa Nasuh Mahruki'nin 'Asya Yolları, Himalayalar ve Ötesi' isimli kitabı oldu.O zamanlar askerdeydim. Şırnak'ta komondo asteğmen olarak operasyonel birbirliğe çekmiştim kuramı. Bir kış vakti, karlı bir İstanbul sabahı Güneydoğu'ya uçarken çantama attığım birkaç kitaptan biriydi. İlk alışma günlerinde harika yol arkadaşı oldu. O koca koca soru işaretleriyle geçen ilk Güneydoğu günlerinde kader ortağı bütün asteğmen arkadaşlarım tüm benlikleriyle Şırnak'taydı. Bense İstanbul - Katmandu yolunda bir yerlerde.
O büyük Hünkar'ı Tanıdık bir nurda.. "Mezarım orda, dedi, Ama ruhum burda!"
Burası ikiye bölünmüş bir dünya, karşıt güçlerin şehriydi: Dindarlarla laikler; eskiyle yeni; Doğu'yla Batı... Avrupa ile Asya arasındaki coğrafi sınırda duran bu edebi şehir Eskidünya'dan daha da eski bir dünyaya uzanan bir köprüydü. İstanbul. Artık Türkiye'nin başkenti olmayan şehir, yüzyıllar boyunca üç farklı imparatorluğun; Bizans, Roma ve Osmanlı'nın merkezi olmuştu. Bu yüzden İstanbul tarihi en fazla çeşitlilik gösteren yerlerden biriydi. Şehir; Topkapı Sarayı, Sultanahmet Camii, Yedikule ile ilgili folklorik savaş, zafer ve yenilgi efsaneleriyle doluydu.
Sayfa 467Kitabı okudu
elinizdeki bu kitap tüm işletme fakültelerinde ve tüm askeri okullarda okutulan 1. sınıf yönetim ve idarecilik eseridir.Son bin yıldır yüzyıllara damgasını vuran en önemli eserlerden biridir.Asya devletleri olarak isimlendirilen ÇİN,JAPONYA gibi bir takım ülkelerin güçlü olmalarının dayanağı olan Tao felsefesi temel alınarak kaleme alınmıştır. "savaşmadan kazanmak en iyisidir"
Reklam
Güneydoğu Asya'da yengeç dönencesi ile ekvator çizgisi arasında bir yerlerde bir yol vardır. Siyah kanla çizilmiş bir yol. Korkunun ve ölümün hakim olduğu bir yol.
Yürü, hâlâ ne diye kendinle savaştasın ? Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın.!
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.