Karşımdaki pencereden Anıtkabir görünüyor
Onun biraz berisinde bankalar
Bankaların berisinde bir şirket
Onun biraz berisinde bir kedi
Kedinin gözlerinde güvercin
Güvercinin tüylerinde bir akşam
Yine akşam
Yine akşam
Yine akşam...
Bilsen nasılda içmek istiyor şimdi canım
Biberli, bol soğanlı, bol rakılı bir kuytu köşe...
Alkol öfke gibi dalamış damarlarımı
Ne anlatan belli ne anlatmayan
Ne ağlayan belli ne gülen
Hava da karmakarışık, hava da anlaşılmayan, hava da hem herkesin hem de hiç kimsenin olmayan...
Ah ah..
Nasılda içmek istiyor canım,
Ben olsam Anıtkabir demezdim
Çünkü ben hiç sevmiyorum kabir sözünü..
Ve sonra Mustafa Kemal'i daha çok seviyorum Atatürk'ten..
Atatürk'ün hayatına baktığımızda okumanın onun için yemek, içmek, nefes almak gibi doğal bir ihtiyaç olduğunu görürüz. Çünkü o hep okumuştur. En zorlu zamanlarda da en rahat zamanlarda da...
MEHMET SADIK ARAN VE TAHSİN DEMİRAY
Şu geçen aylarda, bizi ilgilendirmesi gereken iki kişi, aramızdan göçüp gitti: Azerbaycanlı Mehmet Sadık Aran ve Türkiyeli Tahsin Demiray, “Bizi ilgilendirmesi” demekten maksadım ikisinin de Türk milliyetçisi olması, bu yolda çalışıp uğraşmaları, yazılar yazmaları ve hizmet etmeleri bakımındandır. Ayrıca beni
KONUŞMALAR – I
Bütün dünya ile birlikte Türkiye de büyük ve düşündürücü bir değişiklik içindedir. Çünkü bu değişiklik daha çok olumsuz yönlere doğrudur.
Türkiye, çağdaş devlet olmaktan çıkmıştır.
Devlet tarifi nedir? Bir vatandaş teşkilatlanmış bağımsız bir millet, değil mi? Türkiye bu tarife uymuyor.
Bir kere bu vatandaki millet
Atatürk'ün hayatına baktığımızda okumanın onun için yemek,içmek, nefes almak gibi doğal bir ihtiyaç olduğunu görüyoruz. Çünkü o hep okumuştur. En zorlu zamanlarda da en rahat zamanlarda da...
"Sen ne Ceasar’dın ne de Napolyon. Tek karış toprak işgal etmedin; hiç kan akıtmadın. Ama ülkemize binlerce yeni, sağlam, kuvvetli ve çalışkan eller kazandırdın. Milletin sağlığı için mücadele eden büyük kahramanın şanı, sonsuza dek yücelsin."
Beyaz Zambaklar Ülkesinde. Atatürk'ün bütün okullarda okutulmalı dediği kitap. Finlandiya da
Atatürk'ün hayatına baktığımızda okumanın onun için yemek, içmek, nefes almak gibi doğal bir ihtiyaç olduğunu görürüz. Çünkü o hep okumuştur. En zorlu zamanlarda da en rahat zamanlarda da...
Atatürk sevdasıyla bilinen yazarlardan olan Yakup Kadri’nin Yaban kitabı, aydın kesim ile hor görülen ve ezilen köylülerin arasındaki aşılması imkansız engeli anlatıyor. Hayvanlara köylülerden daha fazla yakın hisseden Ahmet Celal ile onu “Yaban” olarak gören köylülerin ilişkisini etkileyici bir dille aktarıyor yazar. Başta köylüleri hor gördüğü
Yakup Kadri'nin okuduğum ilk romanı "YABAN".Romanda kolunu kaybetmiş aydın bir Türk Subayının Anadolu köylerinden birinde yaşadığı dönem anlatılıyor.Kurtuluş Savası donemi Yunanlıların köylülere yaptığı eziyetler,yaşanmış bazı olaylar ile (Ingilizlerin Atatürk'ün vatan haini olduğunun yazılı oldugu kağitlari uçaklardan köylere bırakmaları gibi) birlikte biraz da aşk hikayesi ile harmanlanarak anlatılmış.Köylü savaş gerçeğinin ve ciddiyetinin farkinda değildir.Subay Cemal gerçekleri anlatmaya,olanı göstermeye çalisir ama koylulerle ortak konusmazlar.Cemalin dediklerini köylü anlayamaz,köylülerin bakış açısini ise Cemal.Şu cümlelerle özetler durumu: -Onlar gibi olmak,onlar gibi giyinmek onlar gibi yiyip içmek,onlar gibi oturup kalkmak,onlarin diliyle konuşmak ...Haydi bunlarin hepsini yapayim.Fakat onlar gibi nasıl düşünebilirim?Nasıl onlar gibi hissedebilirim?
Kitabın sonlarinda ise şu cümleye yer verir:Bu rüyada Türk köylüsü ile Türk entelektüeli arasındaki acıklı davadan hiçbir eser kalmadığını gördüm..
Üslup olarak sizi yormayan,eski kelimelere fazla yer vermeyen(verilmis olanlarda açıklanmış:) )bir eser.Tarihi romanlar okurken sıkıldığım icin belki de bu aralar okuma güçlüğü çektiğimdendir bilemiyorum biraz yavaş ilerledim ben sevgili 1K ailesi.Umarim siz seversiniz. :)