Hayatımda ilk defa içinde Atilla İlhan olmayan bir sonbahara baktım. Tek bir rüzgarı ya da tek bir sarı yaprağı tanımıyordum. Sonbahar da benim küçük kalbimden ve yalnızlığımdan habersizdi. Bizi birbirimize anlatan şair gitmişti çünkü.
İSTANBUL AĞRISI
Kanatları parça parça bu ağustos geceleri
Yıldızlar kaynarken
Şangır şungur ayaklarımın dibine dökülen
Sen
Eğer yine İstanbul'san
Yine kan kopuklu cehennem sarmaşıkları büyüteceğim
Pançak pançak şiirler tüküreceğim
Demek yine ben
Limandaki direkler ormanında bütün bandıralar ayaklanıyor
Kapı önlerinde boyunlarını bükmüş
’’Atilla ilhan diyor ki : ‘’Öyle nesiller yetiştirmeliyiz ki, Atatürk’ün büyük ‘Nutuk’ isimli eserini, lügata bakmadan okuyup anlayabilecek bir dil zenginliğine sahip olsunlar.’’
insanlar böyledir zaten, kendilerine ait oldu mu, her şeye kuş kondururlar. sokakta bir herif, bir kadınla yatar, fuhuş olur; kibar bir yerde aynı şeye fuhuş değil aşk derler. her şey buna göre.
ATİLLA İLHAN
"Bizim Tanzimat taklit ağırlıklı. Halktan kopan 'elit', avrupayı taklit etmiş, şekilci tarafı ağır basıyor. 'Elit'in beynini, kültürünü Avrupalı avucunun içine almış yoğurmuş."
E.M.: "Döndük dolaştık aynı noktaya geldik. Atatürk'ün ölümünden sonra galiba kendi kendimizi aldattık, Batının yanında ve içinde olduğumuzu sandık, 90 sonrasında ise takke düştü kel göründü."