''Kür Sad’ın adı geçince budun arasında bir çalkalanma oldu. Çinli beğ ise üzerine yağdırılan bu kınamaların altında kendinden geçmiş gibi idi. İ-çing Katun bu deyişleri Çinceye çevirerek kendisine anlattıkça kuduruyordu. O denli köpürmüştü ki istemeyerek kılıcına el attı. Kara Ozan onun elini kılıcına attığını görmüştü. Şimdi kopuzla cevap veriyordu:
Kılıcına el atma,
Şimdi deyiş çağıdır.
Ortalıkta dolaşan
Ak kımız çamçağıdır.
Yad elde oturanlar
Bil ki yurt kaçağıdır.
Senin kılıç dediğin
Türk’ün oyuncağıdır''
‘’ Altı yüzlü yılların ilk yarısıydı. Türk budunu Çin ülkesinde tutsaktı. Yıllar süren tutsaklık Türklerin ağırına gidiyordu. Kürşad ve 40 ülküdaşı Türk budununun hürriyeti ve istiklâli için Çin Hükümdarının sarayı Siganfu’yu basıp, onu tutsak edecek, olmazsa öldürüp, budunu tutsaklıktan kurtaracaklardı. Yağmur bardaktan boşanırcasına yağıyor,
Kür Şad’ın adı geçince budun arasında bir çalkalanma oldu. Çinli beğ ise üzerine yağdırılan bu kınamaların altında kendinden geçmiş gibi idi. İ-çing Katun bu deyişleri Çinceye çevirerek kendisine anlattıkça kuduruyordu.
O denli köpürmüştü ki istemeyerek kılıcına el attı. Kara Ozan onun elini kılıcına attığını görmüştü.
Şimdi kopuzla cevap veriyordu:
Kılıcına el atma, Şimdi deyiş çağıdır.
Ortalıkta dolaşan Ak kımız çamçağıdır.
Yad elde oturanlar Bil ki yurt kaçağıdır.
Senin kılıç dediğin Türk’ün oyuncağıdır
Atsız Beğ'in Bozkurtların Ölümü ve Bozkurtlar Diriliyor adlı 2 kitabının bir araya getirilmiş hali. Kürşad'ın cesaretini,yiğitliğini ve o dönemde yaşamız atalarımızın kararlılığını ve Türk'ün asla esir olmayız düşüncesini hissetmek isteyenlere okumalarını tavsiye ederim.
Bu Türk ülkesini hem beğeniyor, hem de yadırgıyordu. Burada açık ve temiz bir hava, insanı sağlamlaştıran kımız ve gürbüz, sağlam kızlar olduğu için Türk Ellerini seviyordu. Fakat güneşinin keskin, soğuğunun sert, kişilerin çetin ve kızların sarp olmasını hiç beğenmiyordu. Şimdi Çin’de olsaydı, hoşuna giden bir kızı çoktan elde etmiş olurdu. Halbuki kendisi ünlü bir beğ olduğu halde burada her hangi bir kızı elde etmek şöyle dursun, onunla arkadaşlık bile edememişti.
HÜSEYİN NİHAL ATSIZ HAYATI
12 Ocak 1905 - 11 Aralık 1975
Hüseyin Nihal Atsız Bey'in babası, Gümüşhane ilinin Dorul ilçesinin Midi köyünden 'Çiftçioğulları' ailesine mensup (Deniz Makina Önyüzbaşısı) Hüseyin Ağa´nın oğlu (Deniz Güverte Binbaşı) Mehmet Nail Bey olup; annesi ise, Trabzon'un kadıoğulları ailesinden (Deniz Yarbayı) Osman Fevzi Bey´in
"Türk Elleri'nin yaman güzü Çin beği Şenking'i bayağı sayrı etmişti. Bu Türk ülkesini hem beğeniyor, hem de yadırgıyordu. Burada açık ve temiz bir hava olduğu için Türk Elleri'ni seviyordu. Fakat güneşinin keskin, soğuğunun sert, kişilerinin çetin ve kızlarının sarp olmasını hiç beğenmiyordu. Şimdi Çin'de olsaydı, hoşuna giden bir kızı çoktan elde etmiş olurdu. Halbuki kendisi ünlü bir beğ olduğu halde burada herhangi bir kızı elde etmek söyle dursun, onunla arkadaşlık bile edememişti."
Almıla ardına baktı: Çinli beğ kendisine yaklaşırken ötekiler de ona yaklaşıyorlardı. Gözleriyle arkasını bir süzdü:
Onbaşı Pars’ı görmüştü. Göz göze geldikleri
zaman sanki ikisinin gözlerinden birer gizli ışık çıktı ve bu ışıklar ok gibi giderek ötekinin
yüreğine yerleşti.