Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yaman

Mimar Sinan, Selimiye Camii karşısında oynayan çocukların yanından geçerken küçük bir çocuğun arkadaşına “Şu minare eğri yapılmış...” dediğini duymuş. Mimar Sinan hemen küçük çocuğa “Göster bakalım, hangi minare eğri olmuş?” deyince, küçük çocuk eliyle işaret ederek “Şu sağ taraftaki minare eğri” diye göstermiş. Koca' Sinan ustalara “Bize bir halat getirin” demiş. İşçiler halatı getirerek bir ucunu minareye bağlamışlar. Koca Sinan küçük çocuğu yanına çağırmış ve “İşçiler şimdi halatı çekerek minareyi düzeltecekler. Minare düzelince sen tamam diyerek bizleri uyar” demiş. İşçiler halatı çekmeye başlamışlar ve biraz sonra küçük çocuk haykırmış: “Tamam düzeldi!” Koca Sinan çocuğa “Şimdi tamamen düzeldi mi?” diye sorunca, çocuk, “Evet düzeldi, şimdi daha güzel oldu, bak...” diye cevap vermiş. Ustalar bu olanlara anlam veremeyince, “Mimar başımız, sen herkesten iyi biliyorsun ki, minarede eğrilik falan yok. O halde niçin düzeltmeye kalkıştın?” diye sormuşlar. Mimar Sinan ustalara dönerek şöyle demiş: “Bu küçük çocuğun kafasındaki minarenin eğriliğini düzeltmeseydik; çocuk caminin yanından geçerken güzelliğini asla görmezdi, kafasındaki minare eğriyken... Önlem alınmazsa, dedikodular aslı astarı olmasa bile iz bırakırlar. Böylece caminin adı da ‘Eğri Minareli Cami’ olarak yayılırdı.”
Reklam
Ya Öyle Değilse? Tüm icatlar, buluşlar, teknolojiler, yenilikler bir tek soru ile başlamıştır düşünülmeye: Ya öyle değilse? Levent Ülgene selam olsun. Ya sen öyle değilsen? Ya o öyle değilse? Ya durumlar ve olaylar öyle değilse? . Merak et, ama bu merakını kendin araştır. Merak ettiklerin ile arana üçüncü birini sokma. Onun anlama ve anlatma
Eleanor Roosevelt “Kimse izniniz olmadan sizi değersiz hissettiremez.”

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
HASRETİNDEN PRANGALAR ESKİTTİM Seni, anlatabilmek seni. İyi çocuklara, kahramanlara. Seni, anlatabilmek seni, Namussuza, haldan bilmez, Kahpe yalana. Ard - arda kaç zemheri,
Gene kavim - kardaş, can - cana düşman, Gene yediboğum akrep, Sarı engerek, Alnımızın aklığında puşt işi zulüm Ve cânım yarı geceler Çift kanat kapılarına karşı darağaçları, Mahpusânede çeşme Yandan akar olanda, Gelmiş yoklamış ecel Kaburgam arasından. Yoklasın hele... Çağıdır, can dayanmaz. Çağıdır, en çatal, en asi,
Reklam
Öyle yıkma kendini, Öyle mahzun, öyle garip... Nerede olursan ol, içerde, dışarda, derste, sırada, Yürü üstüne - üstüne, Tükür yüzüne cellâdın, Fırsatçının, fesatçının, hayının... Dayan kitap ile Dayan iş ile. Tırnak ile, diş ile, Umut ile, sevda ile, düş ile. Dayan rüsva etme beni.
Atom güllerinin katmer açtığı, Şairlerin, bilginlerin dünyalarında, Kalmışım bir başıma, Bir başıma ve uzak. Biliyor musun?
UY HAVAR! Yangınlar, Kahpe fakları, Korku çığları, Ve irin selleri, aç yırtıcılar, Suyu zehir bıçaklar ortasındasın. Bir cana, bir başa kalmışsın vay vay! Pusatsız, duldasız, üryan
Ben gelmedim dava için, benim işim sevi için Dost’un evi gönüllerdir, gönüller yapmağa geldim YUNUS EMRE
Gün ola, devran döne, umut yetişe, Dağlarının, dağlarının ardında, Değil öyle yoksulluklar, hasretler, Bir tek başak bile dargın kalmayacaktır, Bir tek zeytin dalı bile yalnız...
Reklam
Akşam erken iner mahpusâneye. Ejderha olsan kâr etmez. Ne kavgada ustalığın, Ne de çatal yürek civan oluşun. Kâr etmez, inceden içine dolan, Alıp götüren hasrete. Akşam erken iner mahpusâneye. İner, yedi kol demiri, Yedi kapıya. Birden, ağlamaklı olur bahçe. Karşıda, duvar dibinde, Uç dal gece sefası, Uç kök hercai menekşe... Aynı korkunç sevdadadır Gökte bulut, dalda kaysı. Başlar koymağa hapislik. Karanlık can sıkıntısı...
Yiğit harmanları, yığınaklar, Kurulmuş çetin dağlarında vatanların. Dize getirilmiş haydutlar, Hayınlar, amana gelmiş, Yetim hakkı sorulmuş, Hesap görülmüş. Demdir bu...
İnsanın bedenini güçlendirmek için çeşitli egzersizler yapılır. Kas ve adalelerini güçlendirmek için özel antrenmanlar olur da, insanların aklını, kalbini, ruhunu ve duygularını güçlendirmeye özgü çalışmalar neden olmasın ki?
Alkol
İspirtonun içine bir kıvılcım düştü mü, bilirsiniz hemen tutuşur. İşte alkol bağımlısı bir beynin, bir kalbin içinde de kötülüğün ateşini tutuşturmak bu kadar kolay olmaktadır.
Alkol insanın beyin hücrelerini, kalbini ve sinir hücrelerini zehirleyip öldürüyordu. Alkol almış bir insanın, doğru ve sağlıklı düşünmesi mümkün değildi.
Unutmamak gerekir ki, herkes kendisi için çizdiği sınırların içinde kalmaya mahkûmdur. Büyümek ve ilerlemek isteyen kişi sınırların dışına çıkmak zorundadır.
Reklam
Kafanızı ve gönlünüzü huzur veren düşüncelerle doldurmalıyız. İyiyi, güzeli, doğruyu görmek için bakmalıyız. Bedenimizin sağlıklı olması için her sabah nasıl spor yapıyor, dişlerimizi fırçalıyorsak, zihnimizin huzurlu olması için de gayret etmeliyiz.
Herhalde istenecek en güzel şey de, ilimdir. Bir insanın en büyük zenginliği budur. Dünyevî zenginlikler geçicidir. Ama ilim, bilgi ve feyiz kalıcıdır. Bu ise, okuyarak kazanılır.
Tarih kitapları, tecrübe kazandırır. Fikrî eserler, düşünmeyi öğretir. Hikâye ve roman, hayatı, daha gerçekçi bir gözle görmemizi sağlar. Şiir, duyguları terbiye eder. Biyografik eserler, çalışma şevki verir.
... telefonda ilk kez görüşülen birisinin konuşmasından ve kullandığı kelimelerden eğitim düzeyini, zekasının kıvraklığını, sosyal durumunu sezmek mümkündür.
Düşünceler duyguları, duygular davranışları, davranışlar inançları, inançlar da alışkanlıkları doğurur. Alışkanlıklarımız da, kişiliğimizi ve karakterimizi oluşturur.”
Unutulmamalıdır ki, kitap okuma alışkanlığı bir anda ortaya çıkmaz. Sabırla, inatla ve istekle yürütülecek bir dizi çalışmadan sonra oluşacaktır. Ama oluştuğu zaman da elde edilen kazanç, ifade edilmeyecek kadar büyük olacaktır.