Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Şen Bilim
Bu boğucu, iç karartia havanın, yaşamın avuntusu çiydir. Şair, kendinin ar- dındadır, kendine varamamanın, kendine yalan söylemek zo runda oluşunun acısıyla, kendinin, kendisiyle aradığı hakikatin ardındadır. Hakikatin ardında, onunla sevişmek, onunla evlen- mek için. Ulaşamayacağını bile bile arayan: Delidir şair. Işıltılı. parlak, renkli
Ayrıldık işte mutlu ol sevgilim, ben yine sensiz yaşamaya, sen yine bensiz mutlu olmaya devam et
Reklam
Dimyata pirince giderken...
“Otuz beş senelik evlilikten sonra şeytan dürttü galiba. Bunca yıllık evlilikten bir çocuğumuz bile yoktu ama kusurlu olan karım değil bendim. Karım bunu bildiği halde bir gün bile yüzüme vurmamış, ‘Üzülme hayatım kısmetimizde yokmuş. Sanki çocuğu olmayan tek çift biz miyiz...’ deyip beni teselli etmişti. Dedim ya şeytan dürttü diye. Bir gün
Ayıptır fatma Bari bu bayram yapma Göster yüzünü Gözümüz gönlümüz açılsın işte Bilerek yapmadınsa biliyorum öğrendim. Yarına çıkmaya olsa bir senedim Sanırım bu da sana olan aşkım Karşılıksız olurdu . Ayıptır fatma Allahını seversen kes bunu Bu kötü bir şaka ise Önce sen başlattın yok ben sebep oldum falan filan hikaye hep Ayrıldık bitti mi ona bak sen. Artık eskisi gibi biri değilim Eskisinden kötü değilim Son zamanlarda kilo aldım Hepsi düzensiz beslenmeden Küçükken seninleyken pardon Ben iyi bir insanken yani Aklıma geldi de bu arada Ben seni ne çok üzdümdü fatma Rahat ve kaygısız davranışlarım olmadı ise de Hepsi için senden özür dilerim . Ayıptır Fatma vallahi ayıptır billahi ayıptır.
104 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
14 günde okudu
#NataliaGinzburg ‘dan okuduğum ikinci kitap #İşteBöyleOldu kitabını biraz kıyaslama yapmadan geçemeyeceğim. Kente Giden Yol kitabında olduğu gibi içi kararmış ve göz göre göre kendine yazık eden bir kadın kahramanımız var. Aynı zamanda Kırmızı Pazartesi kitabında olduğu gibi kitabın sonu başından belli. “Alnının tam ortasına ateş ettim.” diyor ve
İşte Böyle Oldu
İşte Böyle OlduNatalia Ginzburg · Can Yayınları · 2022827 okunma
On bir yıllık bir hikaye bu. Birbirimize çok bağlıyız. Çok alçakça davrandık, acı çektik, birbirimize acı çektirdik. Beni aldattı, bana yalan söyledi, birbirimize kötü ve korkunç şeyler söyledik, ayrıldık, barıştık ve her seferinde sanki yeni bir şeydi, yıllar geçse de hep yeni bir şeydi. Seninle evlendiğimde çok acı çekti. Acı çektiğini duymak hoşuma gidiyordu, benim yüzümden canının yandığını duymak bana zevk veriyordu. Benim de onun yüzünden canım çok yanmıştı. Onu unutacağımı sanıyordum, bunun kolay olduğunu düşünüyordum, oysa seninle beraber yaşamaya başlayınca korkunç acı çektim, çünkü burada benim yanımda o değil, sen vardın. Onun başka bir adamla bir çocuğu olduğu için seninle bir çocuk yapmak istiyordum. 'Çocuğum' demek istiyordum, tıpkı onun 'çocuğum' dediği gibi ve onun bilmediği bana ait bir yaşamım olsun istiyordum, tıpkı onun benim bilmediğim, ona ait bir yaşamı olduğu gibi. Defalarca ayrıldık ve barıştık. Artık seninle beraber olmayı sürdürmem gerçekten mümkün değil.
Reklam
Zahmet Vakti
Yaşamak bir sokak lambası gibi Bir gece evden atılmış bir çocuk sanki Tek bir damla tek bir ses gibi Aklıma düşüyor Artık delirir koşar şimşeklerim Yaşamak bu nadir ve gevşek Hayır bugün hiçbir kimseyi alkışlamıyorum Ve onların dikilip içi yumurta çürüğü kokan Kristal fanuslarına baka durdukları gibi bakıp durmuyorum Ve bazı bey alıkların dediği
Ayrıldık biz. Doğrusu bu. Geçen hafta taşındı evden. Aslında çok uzun zaman önce bitmişti de insanın kafasındakini hayata geçirmesi zaman alabiliyor, kafa hızlı, hayat yavaş, bilirsin işte.
uyandık bugün de işte, kahrımız dünde kaldı..
Uyandık bugün de işte, kahrımız dünde kaldı.. İki korkak savaşçı gibi hiç meydanda göğüs göğüse çarpışmadan cephelerden birbirimize kaçak bakışlar attık. Bir küçük çakıl taşı bile atmadık birbirimize. Aslında ikimiz de karşımızdakinin cesur olmadığını bildiğimiz için inmedik o meydana. Savaş meydanında aptal gibi yapayalnız kalmamak için.
O akşamüstü Antoni’yle doğduğu, büyüdüğü ve hâlâ ailesinin oturduğu evin önünde ayrıldık. “İşte şurası,” diye gösterdiği ikinci katın pencerelerine baktım, perdelerin arkasındaki gölgeleri gördüm ve “Ne kadar güzel bir hayat,” diye düşündüm, çünkü bizden, çocukluğumuzdan geriye kalanlar ya çürüyor ya bit hayalet şehre dönüşüyor ya da bir müzede korunuyordu.
Reklam
Saygı falan duymadığım dangalakça yaklaşım. Bekaret erkek gözünde sadece ve sadece bir ego tatmin aracıdır, erkekler tarafından uydurulmuştur ve toplumsal olarak zorla kabul ettirilmiştir. Nice güzel ilişkiler bu yaklaşım yüzünden bitiyor. Kimse zaten hemen hadi evlenelim deyince evlenemiyor ki doğru bir şey de değil. Üç ay çıkıp evlenmek ve
Tengrigens

Tengrigens

@Tukue
·
30 Mayıs 2022 21:07
Bekâretin yitirilmesi, masumiyet, safiyet, iyilik ve lekesizlik gibi çok değer verilen niteliklerle dokunur. Hıristiyan inancı bâkireliğe dini bir anlam kazandırmaktadır. Meryem’in bâkireliği onun en önemli özelliğidir; Cebrail’in getirdiği haber, özel ve kutsal görevinin ona bildirilmesi, dini sanatın en önemli temalarından birini oluşturur. Meryem’in bâkireliği o kadar görkemli bir olaydı ki, Ortaçağ’da Meryem’in de bâkire bir anneden doğduğu inancı giderek yaygınlaşmıştı.
Sayfa 69 - Agora Kitaplığı
Hayatımda biri vardı. Öyle çok sevdim ki onu, böyle bir sevgi olmadı hayatımda... Hani insan bazı güzel şeyleri sonsuza dek sürecek zanneder ya, işte öyle sevdim onu... Sonra mı? Sonrası işte ayrıldık... İlk iki gün o kadar acımadı, alışırım sandım. Sonra batmaya başladı bazı şeyler. Bir hafta sonra öyle bir sancı yerleşti ki; Allah’ım, böyle bir acı olamaz! Sonra anladım içim kan ağlıyormuş. Sonra düzelmeye çalıştım, üstelik kabahatim bile yokken... Ama birdaha hiçbir şey düzelmedi... İçimdeki acıdan uyuyamadım, gülmeyi unuttum, evden çıkamadım, kimseyle konuşmadım, ağlamaktan tükendim... Belki dedim, belki arar, sorar. Ama aramadı...
Ezansız Semtler
Kendi kendime diyorum ki: Şişli, Kadıköy, Moda gibi semtlerde doğan, büyüyen, oynayan Türk çocukları milliyetlerinden tam bir derecede nasip alabiliyorlar mı? O semtlerdeki minareler görülmez, ezanlar işitilmez, Ramazan ve Kandil günleri hissedilmez. Çocuklar Müslümanlığın çocukluk rüyasını nasıl görürler. İşte bu rüya, çocukluk dediğimiz bu
597 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.