Erdal ..
Mamak Askeri Cezaevi'nde idam hükümlüsü bir gencin, Erdal Eren'in son fotoğraflarını çekmiştim yıllar önce.
Yarım saat kadar yanında kalıp, koşullar elverdiğince konuşup, yaklaşık 2 'makara' fotoğraflayıp ayrılmıştım oradan.
Deklanşöre son defa basıp, parmaklıklar arasından 'sessiz sitemsiz' bakışını dondurduğum o günün gece yarısında
İlk evladım Köksal 1969 yılında
ikinci evladım Serdar 1971
üçüncü yavrum Hakan 1973
dördüncü oğlum da 1975 yılında dünyaya merhaba demişti.
13 Kasım Cumartesi 1976 gününden bir gün evvel Serdar'ın dişi çok ağrıyordu. Sabaha kadar ağlamış hiç yatmamıştı. En küçük oğlumu abisine (Köksal) bırakarak Serdar'ı dişçiye götürmeye karar verdik. Serdar
Bazen sanki karşısında biri varmış gibi konuşup, çok değişik bir ses tonuyla gülüyordu. Zaman zaman birden öfkeyle bir bağırıyordu ki, neye uğradığımızı şaşırıyorduk. Ben de de panik atak başlamıştı. Yerinden kıpırdarsa, ben aniden çok korkuyordum. Yanımda bir başkası yükses sesle konuşsa, öksürse çok korkuyordum. O sinirlenince elim ayağıma
...Doğru.Şu başlayan günde, ne evde , ne evin dışında sevecek başka birşeyimiz yok;bununla birlikte ölmek istemiyoruz ve nefret ederek yaşayamayız.Dolasıyla, bir şeyi sevmek zorundayız; bu isterse bir yıldız olsun!Çünkü neyin sevildiği önemli değil, önemli olan sevgidir.İşte bunun verimliliğine bir kanıt:Peşimizi bırakmayan sefaletten hiç korkmadan taraçadan ayrıldık; fakirlere 'Neden siz de zengin değilsiniz?' diye sormayan gökyüzünün altında, aç da olsak,kir pas içinde de olsak yaşama arzusuyla dopdolu olarak yola çıktık.
...
Bir koşturmadır gidiyordu; insanlar kendi dertlerinin peşine düşmüşler,
ellerinde paketler, çantalar, bavullarla dükkânlara giriyor, çıkıyor,
görevlilere bir şeyler soruyor, bir yerlere yetişmeye, bir şeyleri
kaçırmamaya çalışıyorlardı. Aslında geçip gidenlerin evlerine ya da
otellerine varmak dışında hiçbir şey umurlarında değildi.
Yolda karşılastığımızda ezan okunuyordu.
-Gel seni camiye götüreyim dedim. Bugün cuma biliyorsun.
-Sende benim camiye gitmedigimi biliyorsun dedi.
-Biliyorum ama sebebini gerçekten merak ediyorum.
-Ne bileyim,olmuyor işte. Hem pantolonumun ütüsü bozulup,dizleri çıkar diye endişe ediyorum dedi.
Gayri ihtiyari gülmeye başladım.
-Herhalde şaka yapıyorsun. Bunun için cami terk edilir mi?
-Ciddi söylüyorum. Giyimime ve özellikle yeşile düşkün olduğumu bilirsin dedi.
Gerçekten de öyleydi. Giydiği birbirinden güzel elbiseleri; mutlaka yeşilin bir başka tonundan seçer ve her zaman ütülü tutardı.
-Peki dedim. Hayatında hiç camiye gitmedin mi?
-Çocukken dedemle birkaç kere gitmiştim. Hem o yaşlarda dizlerimin aşınacak diye herhalde endişe etmiyordum. Fakat artık camiye gidebileceğimi zannetmiyorum.
Söyledikleri beni son derece şaşırtmış ve bu konuyu açtığıma pişman etmişti. Daha sonra tokalaşıp ayrıldık. Onunla konuşmamızdan iki ay sonra; kendisinin camide olduğunu söylediler.Hemen gittim.
Bahçedeki namaz saflarının en önünde duruyordu ve yine yeşiller vardı üzerinde . Yavaşça yanına yaklaştım ve Kısık bir sesle..
Hani camiye gelmiyecektin? dedim.
Hiç sesini çıkartmadı. Çünkü musalla taşının üzerinde, yeşil örtülü bir tabut içinde yatıyordu…
Gönüller duada birleşince cumalar güzelleşir.
Herkese Hayırlı Cumalar :))
- Seni seviyorum dedi mi sana ?
- Demedi. Ama seviyor gibiydi. Bana öyle geliyordu yani. Tamam benim gibi sevmiyordu belki ama sevecekti. Beni sevmesi için gereken her şeyi yapıyordum. Tek istediğim umudumu kırmaması ve bana biraz güvenmesiydi.
- Öyle olur mu lan ? Sevmek denilen şey böyle bir şey değil. Süs bitkisi gibi ışığı suyu sağlayınca
- Seni seviyorum dedi mi sana ?
- Demedi. Ama seviyor gibiydi. Bana öyle geliyordu yani. Tamam benim gibi sevmiyordu belki ama sevecekti. Beni sevmesi için gereken her şeyi yapıyordum. Tek istediğim umudumu kırmaması ve bana biraz güvenmesiydi.
- Öyle olur mu lan ? Sevmek denilen şey böyle bir şey değil. Süs bitkisi gibi ışığı suyu sağlayınca
- Seni seviyorum dedi mi sana ?
- Demedi. Ama seviyor gibiydi. Bana öyle geliyordu yani. Tamam benim gibi sevmiyordu belki ama sevecekti. Beni sevmesi için gereken her şeyi yapıyordum. Tek istediğim umudumu kırmaması ve bana biraz güvenmesiydi.
- Öyle olur mu lan ? Sevmek denilen şey böyle bir şey değil. Süs bitkisi gibi ışığı suyu sağlayınca