Mendillerinizi hazırlayın, kalkışa geçiyoruz. Birçok sevmeyeni de olan ve onları asla anlamadığım bir kitabı övmeye başlayacağım birazdan. Hayat hep elimizde olanların kıymetini bilmektense arayışın peşinde ömrümüzü harcadığımız bir serüven. Aramak güzel, heyecan katıyor bize belki ancak bazen bulmak da mutlu etmez mi? Gözümüzün hep uzaklarda olması, yanı başımıza bakmaktan daha az yorucu değil midir? Bazen durup dinginleşmek de huzur getirmez mi? Duygusal yaklaşımlarım için özür dilerim ancak kitabın dizisini de yeni izleyip etkisinden henüz çıkamadığım için gözyaşlarım biraz kendine yol açmaya çalışıyor olabilir. Kitaba gelecek olursak ana karakterlerimiz Emma ve Dexter. Dexter varlıklı bir ailenin uçarı kaçarı, gözü dışarı oğlu; Emma ise hayallerinin peşinde daha sakin, daha aşık kızımız. Adına arkadaşlık denilen ancak derinlerde hep daha gizli duyguların yaşandığı bir birliktelikleri var. Ve bazen küs, bazen barışık, bazen dost, bazen sevgili, bazen de eş olarak geçirdikleri seneler sonunda kitabımızın nihayetinde beklemediğimiz bir bitiş. Hayat kısa, kuşlar uçuyor ve insan en çok da beklemekle vakit kaybediyor bence. O yüzden yaşadığımız her anın, elimizdekilerin ve sevdiklerimizin kıymetini bildiğimiz, daha dingin daha huzura erdiğimiz günler geçirme dileğimle, okuyun bu kitabı mutlaka tavsiyemi kenara iliştiriyorum.