Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Falih Rıfkı, Atatürk'ün sofrasında oturup kalkan,ona babamız diyen ,soyadını bile ondan alan bir Atatürkçü yazarımızdı.
Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın halk işi lambasını bu güzel resme tutup Atatürk'ü anar, sevgili ulus babamız ın albü­münü kapatırken, onun bir sözünü anmadan geçmeyelim. Canına kıymak istemişlerdi de, 1926'da İzmir'de o, dö­nüp ulusuna şöyle demişti: "Benim ölümlü can varlığım bir gün elbet toprak ola­caktır, ama Türkiye Cumhuriyeti sonsuzluğa değin yaşa­yıp gidecektir."
Reklam
Yurt ve hürriyet uğruna canlarını vermekten çekinmeyen halk kahramanları ile neler yapılabileceğini çok iyi bilen Mustafa Kemal, 1919 yılı 19 Mayıs'ında Samsun'a çıkarak milletin başına geçti. Silâhlı dağınık kuvvetleri ve her biri kendi bölgesini korumaya uğraşan dağınık cemiyetleri bir araya toplayarak, Büyük Millet Meclisi hükümetinin ve kurtuluş ordusunun temellerini attı. Yalnız savaşlar kazanan bir komutan değil, halkı birleştiren ve arkasından götüren bir lider, fırsatları kollayan ve kaçırmayan bir devlet adamı olduğunu ispat etti. İsyanları bastırarak, padişah ve halife ordusunu yüzgeri ederek, önce Fransız ve İtalyan askerlerini Kilikya ve Antalya'dan çıkarıp sonra 1922 Eylül'ünde Yunan ordularını denize dökerek, nihayet üç büyük devlet donanmalarını ve askerlerini İstanbul ve boğazlardan çekilmek zorunda bırakarak, bizi bugünkü yurdumuza ve hürriyetimize kavuşturdu. Daha sonra inkılâpları ile bizlere cumhuriyet ve medeniyet devrini açtı. Sevgili çocuklar! Her birinizin bir babası ve bir annesi var. Onlar olmasaydı dünyaya gelmezdiniz. Eğer Atatürk, milletinin ve ordularının başında Anadolu savaşlarını kazanmasaydı, bu dünyada vatansız ve hürriyetsiz kalırdınız. Asıl öksüzlük budur. Onun için kitaba Babamız Atatürk adını koydum. Hayatınızı ana-babanıza, hür, şanlı ve şerefli Türklüğünüzü Atatürk'e borçlusunuz. Size babanız Atatürk'ün nasıl yetiştiğini, neler yaptığını, nasıl bir insan olduğunu anlatmak istiyorum. Onunla, niçin övündüğünüz kadar, nasıl onun gibi olacağınızı öğreniniz. Falih Rıfkı Atay
Bende ise, içten içe bir Osmanlı'lık var. Dedem bir Osmanlı Paşası'ymış. Yalan olmasın, belki de Albay'dır... Ama, evde tek tük kalmış resimleri, rütbesinin daha aşağıda olmadığını gösteriyor. Anneme de fazla sormamışım. Resimler bir muhteşem ki, bu kadar olur. Madalyalar, fes, apoletler filan... Heykel gibi... Mustafa Bey... Atatürk'le beraber resimleri var, yanyana... Ne yazık ki kendisini tanımadım ve her nedense o zamanlar beni fazla ilgilendirmemiş Ced'lerim... Kâinat'ın derinliklerine dalmışız da (!), annemiz, babamız, anneannemiz, dedemiz, kimlermiş, nereden gelmişler merak etmemişiz. Bu da bir yaşam tarzı demek ki... Şimdi de, bulmak için çok geç... Kalkıp, bir taraftan Selânik'lere, diğer taraftan Gürcistan'lara gitmek lazım... Bir kenarından aklımda kaldığı kadar... Ki buna da belirli bir zaman ayırmak lazım... O zamanı şimdiye kadar bulamamışsam, şimdiden sonra da bulabileceğimi sanmam.
Sayfa 130Kitabı okudu
Ey Türklüğün büyük teşahhusu, ey bizim aziz babamız! Ruhlarına heyecan, dimağlarına nur saldığın gençlik sana diyor ki: Senin sevgini gönlünde, irşatlarını şuurlu adımlarının istikametinde bulan gençlik, şüphesiz ki senin dehan ve senin azminle Türklüğe hediye edilen Cumhuriyet'i hayatından daha aziz ve mukaddes tanımıştır. Onun müdafaası için hiç bir fedakârlıktan çekinmeyecek, onu gözlerken çok kıskanç davranacaktır. Bugünü, bugünde seni görmekle bahtiyar olan gençlik, tarihte masum ve asil kalmış milletimize köşe köşe dahili ve harici tuzaklar hazır- layan bu tarihi nasıl değiştirdiğinden ve bunların acı neticelerinden habersiz ve hissiz kalamaz ve kalamayacaktır. De- delerinin gafletiyle yuvarlandıkları çukurlara bir daha düş- memek için bugünün dersini pek kara ve karanlık olan dünden ve halâs ve intibahının hassasiyetini ise senin mevcudiyetinden ve iradenin ateşinden alacaktır. Milletinin hissi- yatı ve sevgisini ondan aldığı saf ve mert kanla damarlarında dolaştıran gençlik, Türk istikbalinin evlatları, milletin var lığına ve onun kalbi olan aziz Cumhuriyetine en ufak yan bakışların bile tahayyül ve tasavvuruna uyuşuk ve hareketsiz kalamaz. Adı Türk, kanı Türk, bütün mevcudiyeti Türk olan millet ve onun gençleri kendisini yokluktan varlığa, ölümden hayata, karanlıktan işığa is'al edenlerin açtıkları kurtarış çığırında her vakit istiklal ve istikbalinin koruyucusu, kan ve candan çizilmiş hudutlarının bekçisi olacak ve ebediyete kadar da öyle kalacaktır.
Sayfa 448 - Ankara Hukuk Mektebi ÖğrencileriKitabı okudu
Bu belge Kverniç'in Atatürk'e kabul ettirdiği Güneş-Dil Teorisi sebebiyle bundan 75 yıl önce, zamanın devrimci ve ilerici gazetesi olan Cumhuriyet'te yayımlandı. Yazının başlığı: "Adam Yalvaç'ın Uçmaktan Kovulması" şeklindedir. Metinde geçen "Adam", Hz. Âdem'dir. Hava ise Hz. Havva! Kverniç'e
Sayfa 44 - Yakın Plan
Reklam
"Şapka Devrimi"
Okul çocukları onun Samsun yolunda söylediği marşı söyleyerek yürüyüş yapıyor. "Yaşasın babamız!" diye bağırıyorlardı.
Sayfa 485 - Altın Kitaplar YayıneviKitabı okudu
"Çocuk sevgisi insan için bir ihtiyaçtır. Hele yaş ilerledikçe bu ihtiyaç kendisini daha kuvvetle hissettiriyor. Onun için de Ülkü'yü yanımdan ayırmak istemiyorum." Mustafa Kemal Atatürk
Sayfa 175Kitabı okudu
Atatürk başarısının kaynağını ve kitap sevgisini şu şekilde dile getirmiştir: "...Bizim çocukluğumuz fakirlikle geçti, elime iki kuruş para geçince bunun muhakkak yarısını kitaba verirdim. O zaman da böyle okurdum. Eğer aksini yapsaydım ben Atatürk olamazdım, Türkiye'yi bu hale getiremezdim."
Sayfa 165Kitabı okudu
29 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.