Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.38
okumak , gelişmektir .
Francıs Bacon’un ilk kitabını okudum. Kendisi, Montaigne gibi deneme-felsefik bir yazardır.
“ seçme yazılar “ kitabında ise;
Yaşadığı çağın; krallarını, devletini, insanı ve kültürünü anlatmaktadır.
Özellikle bir insanın, nasıl olması gerektiğini, kral ve devletin toplama nasıl davrananacağı ve görevlerini, insanın devlete ve toplama karşı görevlerini, kısaca insanın nasıl yaşaması gerektiği konularında tespitler yapmakta, geleceğe de bir çok konularda ışık tutmaktadır. Günümüzde de bu nasihat ve uyarıların geçerliliği su götürmez bir gerçektir.
Kitapta yabancı cümleler hayli fazladır. anlatım tarzını çok beğendiğimi söyleyemem.
Okunması tabiki faydalı ama...
Yine de siz bilirsiniz.
Merhaba;
Ayın ilk haftasında okumaya başlasım ve her gün 3 4 deneme okuyarak ilerledim. Hepsini bir anda okumak biraz anlamsız olabilirdi, bu şekilde okudum her deneme üzerine düşünmek için kendime zaman tanımak istedim.
Deneme okumaya Montaigne ile başlayıp sevdiğim için, elimde olmadan bu denemeleri de okurken yapı olarak Montaigne kıyasladım. Bu doğru ya da yanlış bilemem ama bunu elimde olmadan yaptım.
Bacon'un denemeleri elbette çok seğerli ama vardığım sonuç şu ki; aradan geçen zaman yazılanların geçerliliğini ortadan kaldırıp, varsayımların ve teapitlerin doğruluğunu biraz zedelemiş, hatta bazı denemelerin geçerliliği tamamen ortadan kalkmış. Çünkü geçen zaman içinde şartlar ve koşullar degişince orada yazılan doğrular da degişmiş.
Bu nedenle kimilerini okurken pek keyif alamadım, çünkü içinde bulunduğumuz dönem ile ilişkilendileremedim.
Bunların yanı sıra aklımda kalan ve beni etkileyen denemeler de tabii ki oldu, örneğin " Sòyleşi Üzerine" 3 defa okudum ve zaman zaman tekrar okuyacağım bir deneme oldu.
Ve günlük okumalarıma çeşitlendirmek açısindan benim için güzeldi.
Herkese keyifli okumalar dilerim.
Youtube kanalim için;
youtube.com/channel/UCfOYAd...
Bacon adını sıkça duyduğum bir filozof idi. Onun ütopyası olan bu eseri okuduğumda gerçekten iyi şeyler bekliyordum. Yenilikçi yaklaşımının yanı sıra teolojik ve anti feminist yanlısı düzenden kime nasıl ütopya olacağını bilmiyorum. Bu yaşayabileceğimiz en iyi hayatın şuanki yaşadığımız hayat olduğunu söyleyen Leibniz söyleminden bin kat daha fena. Söylemekten hicap duyuyorum ama hasbelkader okuduğum bir Bacon kitabını son derece zayıf buldum.
Pariste bulunan müzelerden ve bu müzelerdeki eserlerden başlıyorsunuz yolculuğa, sonra birden bir bakıyorsunuz ki Francis Bacon'ın atölyesinde buluvermişsiniz kendinizi. Sonra Duchamp ve sanatı sarıyor etrafınızı, ardından Picasso, Gauguin, ideal bir müze nasıl olmalı derken keyifli ve sanat dolu bir yolculuğun sonuna geliyorsunuz. Bir de bakmışsınız ki bitmiş. Güzel olan her şeyin bir sonu vardır felsefesi biraz canınızı sıkıyor kitap biterken. Bu kitap için hissettiklerim tam olarak bu. Çok değerli birinin hediyesiyle okudum, iyi ki de okumuşum. Eğer hala basımı yapılan bir kitapsa mutlaka okumanızı tavsiye ederim.
Kadınlar hep güçlü,tetikte olmaya zorlanır, ilk sendelediklerinde ezmek için hazır olda bekleyen bir dünyada. Sadece kadın olduğu için lanetlenmiş, kaybetmeye mahkum edilmiş, kendilerini var edemememiş aklın kıyısında çığlıkçığlığa yok olan kadınların hikayesi. Delilik acıdan mı doğar? Acılarını unutmak için mi delirdi onca kadın yoksa delirdikçe daha mı çok acıdı canları? Çok fazla düşünür, zihinlerinde koca bir kuyu kazarlar dipsiz. Bir gün gelir düşüverirler içine bu kuyunun. Bazen birileri atar o kuyuya, bazen birilerinden kaçarken ayakları takılır bazen o kuyu gerçeklerden daha güvenli gelir. İnsanın doğasında akıllılıktan çok delilik vardır, der Bacon. Bence çoğu kadın deliliğin sınırına bir kez ulaşır, bazımız korkarak uzaklaşır oradan bazımız bırakıverir kendini orada. Kendi olamayan sürekli kendinden başka biri olmaya zorlanmış kadınların kendi olmak için sığındıkları sığınaktır belki delilik. Bir çok önyargıya mahkum edilmiş kadınların özgürlüğünü elde etmek için son çareleridir. Deli işte diyip geçecekler sizin için bilmeden.
Bu eserde esas olarak İbn Tufeyl’in yazdığı ilk felsefi ve robinsonad roman olan Hay Bin Yakzan yer almakta. Issız bir adada yaşamına başlayan Hay, annesi ceylanın ölümüyle kendini uzun bir düşünme ve araştırma halinde bulur. Hay; bitkileri, hayvanları, gök cisimlerini gözlemleyerek O’nu keşfeder ve O’nun varlığında kendini bulur. Hay’ın öyküsü kitapta 79.sayfada başlamakta. Fakat 79.sayfaya kadar olan kısmı, kitabı hazırlayanın biz okuyucuları da Hay’ın hikayesine hazırladığı süreç olarak nitelendirebiliriz.
Öyle ki; İslam dünyasında alegorik öykü geleneğini başlatan İbn Sina’nın da Hay Bin Yakzan isimli bir anlatısı mevcuttur.
İbn Sina ise bu eserini yazarken Salaman ve Absal’dan etkilenmiştir. İşte İbn Tufeyl’in eseri de İbn Sina’dan etkilenmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Fakat isimlerindeki aynılıktan başka bu iki eser arasında bir benzerlik yoktur.
Kitapta önce Salaman ve Absal’ın farklı versiyonları anlatılmış daha sonra İbn Sina’nın Hay Bin Yakzan’ı ve nihayet İbn Tufeyl’in eseri olan Hay Bin Yakzan anlatılmıştır.
İslam felsefesinin öyküleme tekniğiyle anlatıldığı ve dünyada bilinenin aksine birçok alanda ilk olan bu eser herkesin kitaplığında bulunmalı. Bugüne kadar okuduklarımın arasında en iyilerin içinde yer alacak bir eser. Bir defada asla tam anlamıyla anlaşılabileceğini düşünmüyorum. Her insan beş on yıl arayla bu eseri bir daha bir daha okumalı. Eminim ki her seferinde kitaptan alacağı lezzet bambaşka olacaktır.
Ayrıca şunu da eklemeden edemeyeceğim; dünyaca tanınan, bilinen filozoflardan Aristo, Platon, Bacon da her iki Hay Bin Yakzan’dan etkilenerek düşüncelerini şekillendirmiş.
Öncelikle Sabahhattin Ali tüm kitapları bittikten sonra okunmasını tavsiye ediyorum. Bunu iki sebepten tavsiye ediyorum. Birincisi başlangıçta tüm kitapları hakkında özeti verilmiş ikincisi ise biyografik de özellikler taşıyor olması.
Kesinlikle yanınıza npt defteri almalısınız. Dostoyevski'den başlıyor anlatmaya Shakespearele devam ediyor. Hamsun' bahsetmeden durur mu?
Dickens gönlü kalor bahsetmezse... Bacon ve Marlow mutlaka anlatılmalı... Eeee bu kadar anlatılmışken bizimkiler hani bana demez mi? Sait Faik, Rıfat Ilgaz tabi ki onlarda var.
Bunların devamında kendinden de bahsetmeli. Tabi ki bir yazarı en iyi yazıları anlatır. VARLIK'DA YAYINlanan yazıları,Markopaşa ve ötekiler
En son bölümde ise Sabahattin Ali okumak bölümü var çok çok sevdim.
Dram yüklü bir edebi felsefe denemesi
Paris’in merkezinde, gösterişli bir apartmanda, müzik, resim ve felsefe meraklısı, Rus edebiyatı ve Japon sineması tutkunu elli dört yaşında bir kapıcı kadın. Son derece zeki ve üstün yetenekli ama içe dönük ve yaş gününde intihar etmeyi planlayan on iki yaşında bir kız çocuğu. Utangaç bu iki özel insanı birleştir en bağ binaya yeni taşınan kibar
1850 yıl öncesinden derin felsefe sorguları
MS 169 yılı sonlarında Germen kavimlerine karşı düzenlenen bir sefer esnasında yazmaya başladığı Kendime Düşünceler, Stoacılık özellikle de
Roma Stoası açısından büyük bir öneme sahiptir.Sağlam bir eşitlik ve özgürlük inancına sahip olan Marcus Aurelius imparatorluğu boyunca doğayı bilip anlayarak yaşamaya çalışmış, her şeyin ortasına insanı
