Tarih bir ses çıkaracak olsaydı, bir çığlık, bir inilti, bir haykırış, bir bağırtı, bir böğürtü, bir homurtu, bir haykırış olurdu bu. Neyse ki tarih konuşamaz; ağzına tıkabasa ölüler, küller, çamur, kan, kemikler ve yine ölüler tıkıştırılmıştır.
"Ertesi sabah pembe düşlerin içinden çıkıp sabun ve kirli çamaşır kokan zorlu bir hayatın bağırtı çağırtısıyla dolu buharlı bir ortama gözlerini açtı."
Bazı insanlara bazı kelimeleri söylemeye değmezdi işte. Bazen en büyük bağırtı sadece susmaktı. Gözleriyle de konuşabilirdi insan ve ben ona yeşil gözlerimde, normalde olmayan bir soğuklukla bakarken beni anladığını biliyordum Çoğu zaman bakışlarımı anladığını bildiğim birisiydi.